Orta Doğu

Arap dünyası 7 Ekim saldırılarına ne cevap verdi?

Dr. Mehmet Rakipoğlu, Hamas'ın 7 Ekim'de İsrail'e karşı başlattığı saldırılara Arap dünyasından gelen tepkileri kaleme aldı.

Abone Ol

7 Ekim 2023 günü Gazze'yi kontrol eden ve Filistin'in işgalden kurtulmasını birincil hedef olarak gören Hamas, İsrail'in işgal ettiği noktalara yönelik askeri operasyonlar başlattı. İsrail'in Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa'ya yönelik sistematik ve geleneksel hale gelen hak ihlallerine ve baskınlarına karşı bir tepki olan bu saldırıların geniş kapsamlı olması Hamas'ın uzun zamandır bu saldırıları planladığını gösteriyor. Hava, kara ve deniz üzerinden onlarca farklı işgal bölgesini, İsrail askerini ele geçiren Hamas stratejik açıdan birçok kazanım elde etti. Bununla birlikte, bu süreç bölgesel açıdan birçok tartışmayı da beraberinde getirdi.​​​​​​​

Sokak ve saray arasında Arapların tepkisi

Hamas'ın ve hatta operasyonlara verdiği destek sebebiyle İslami Cihad'ın bu kazanımlarına Arap sokağının tepkisi coşkuluydu. Dolayısıyla sosyal medya paylaşımları ve Arap ülkelerindeki sokaklarda yaşanan sevinçten hareketle Filistin meselesinin halen Araplar nezdinde önemli bir yere tekabül ettiği ifade edilebilir. Diğer bir ifadeyle Arap sokağında Filistin'in özgürleştirilmesi yönünde atılan adımlar tamamen destekleniyor. Fakat bu durumun yönetimler tarafından tam anlamıyla benimsenmediği söylenebilir. Arap yöneticiler ve birçok rejim uzun yıllardır Filistin meselesini 'ulusal çıkarlar' bağlamında değerlendiriyor. Bu anlamda Filistin meselesine verilen desteğin sembolik ve sınırlı olduğu rahatlıkla söylenebilir. Hamas'ın son kazanımlarının da Arap yöneticilerin Filistin politikasını radikal biçimde değiştirmesi oldukça zor.

Bununla birlikte birçok Arap ülkesinden yapılan açıklamalara baktığımızda, Arap halkının Filistin'e verdiği desteğin iktidarları etkilediğini ve sınırladığını görmek de mümkün. Örneğin İsrail ile normalleşme süreci içerisinde olan Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığının yayımladığı açıklamada sürecin temel müsebbibinin İsrail ve işgal politikaları olduğu vurgusu önemli. Nitekim Suud halkının ezici çoğunluğunun normalleşmeye karşı olduğu, el-Suud rejiminin ve özellikle Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın ise normalleşme noktasında oldukça istekli olduğu biliniyor. Normalleşmeye karşı olan Kuveyt ve Katar'da ise gerek yönetimler gerekse halk Hamas'ın yanında pozisyon aldı. Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Ürdün ve Fas gibi İsrail'i tanıyan ülkeler süreçten duyulan endişeyi ifade ederken tarafları itidale ve ateşkese davet etti. Öte yandan Suriye, Yemen ve Lübnan'dan gelen tepkiler oldukça dikkat çekici. Lübnan Hizbullah'ı Hamas’ın eylemlerini kahramanca bulduklarını ve direnişi tebrik ettiklerini ifade etti. Ayrıca Hizbullah, Hamas'ın operasyonlarının Arap, Müslüman ve uluslararası kamuoyuna ciddi bir mesaj olduğunu belirtti. Hizbullah'a benzer şekilde Suriye rejimi de Hamas'ı desteklediğini duyurdu. Yemen'den de benzer bir tepki geldi. Başkent Sana'yı kontrol eden Husiler SABA haber ajansına yaptıkları açıklamada saldırıları onur, gurur ve savunma savaşı olarak tanımladı. Bütün bu tepkiler ve açıklamalar değerlendirildiğinde, Arapların Filistin meselesinde bile bir araya gelemedikleri rahatlıkla ifade edilebilir. Ürdün, BAE, Umman, Mısır gibi devletler halktan gelen tepkilere rağmen çok daha İsrail yanlısı bir duruş sergilerken Katar ve Kuveyt gibi az sayıda Arap devleti Filistin'in yanında duruyor. Bununla birlikte Filistin'i destekleyen aktörlerin ekseriyeti İran'ın güdümünde hareket ediyor. Örneğin Yemen'deki Husiler, Lübnan'daki Hizbullah ve Suriye'de rejim, İran'ın ajandasına bağımlı biçimde Filistin meselesinde pozisyon alıyor.

Arap dayanışması?

Her ne kadar Arap sokağındaki Filistin desteği halen canlılığını koruyor olsa da Arapların 1948, 1967 veya 1973'te olduğu gibi İsrail'e karşı birleşme ihtimalleri yok denecek kadar az. Nitekim verilen tepkilerden de anlaşılacağı üzere Arapların ve hatta Filistinli grupların birleşmeden ziyade bölünmüşlüğe yakın oldukları görülüyor. Dahası birçok Arap ülkesinin Filistin meselesi için askeri destek vermek bir yana, maddi desteği bile azalttığı ve İsrail'le normalleşme sürecine girdiği görülüyor. Dolayısıyla Araplar bağlamında Filistin meselesine toplumsal desteğin devam edeceği fakat devletlerin İsrail ile çatışmaya girmeyeceği tahmini yapılabilir. Diğer bir ifade ile Arap dünyasının uzun zamandır beraber hareket edebilme kabiliyetini kaybettiği ifade edilebilir. Ayrıca Hamas'ın 7 Ekim'de başlattığı saldırıların İran tarafından desteklenip yönlendirildiği algısı da Arapların çatışmalara yönelik mesafeli duruşunu açıklıyor. Arapların Filistin noktasında dayanışma halinde tek bir cephede birleşmesini engelleyen bir diğer dinamik Arap ülkelerinin çözülmemiş birçok 'ulusal' meselesi olması. Başta İsrail ile normalleşme, 'modernleşme' ve dönüşüm projeleri varken Arap devletleri Filistin meselesi nedeniyle radikal bir pozisyon almayı rasyonel bulmuyor. Son kertede Filistin meselesine yönelik bir Arap dayanışmasının tezahür etmesi ve tek bir cephe halinde İsrail'e karşı bir hareket yürütülmesi düşük bir olasılık.

[Dr. Mehmet Rakipoğlu Batman Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü, Akademik Çalışmalar Koordinatörü, Dimensions for Strategic Studies.]

* Makalelerdeki fikirler, yazarına aittir ve Daily Ummah'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.​​​​​