Britanya

İngiltere, Orta Doğu'ya geri dönmek mi istiyor?

AA Akademi Müdür Yardımcısı Dr. Bilgay Duman, Irak ve İngiltere arasında imzalanan Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması'nın detaylarını ve Orta Doğu'daki dengeler üzerindeki etkisini AA Analiz için kaleme aldı.

Abone Ol

Orta Doğu'da gözler Suriye meselesi ve İsrail-Hamas ateşkesine yoğunlaşmışken, Irak bölgedeki dengeleri ve denklemleri etkileyebilecek bir adım attı. Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani'nin, 14-16 Ocak tarihlerinde gerçekleştirdiği Londra ziyaretinde, İngiltere ile Irak arasında ticaret, savunma, iklim değişikliği ve kültürel işbirliği gibi oldukça geniş bir alanda Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması imzalandı. Bu anlaşmayı, iki ülke ilişkilerinde tarihi bir dönüm noktası olarak değerlendirmek mümkün. Irak için bu hamle hem ekonomisini güçlendirme hem de uluslararası yatırımcıları çekme hedefleriyle uyum içindeyken, İngiltere için ise Brexit sonrası dönemde Orta Doğu'daki tarihsel etkisini yeniden tesis etme stratejisinin önemli bir parçasını oluşturuyor. Öte yandan söz konusu anlaşma, sadece iki ülke arasındaki ilişkilerde değil, bölgesel projeler ve jeopolitik dengeler üzerinde de derin etkiler yaratma potansiyeli taşıyor.

Zira anlaşmanın detaylarına bakıldığında, özellikle son 2 yılda Türkiye ve Irak'ın öncülüğünde ortaya konan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) de destek verdiği Kalkınma Yolu Projesi'nin aşamaları ile kesişen birçok noktaya sahip. Kalkınma Yolu, Irak'ı bölgesel ticaretin merkezine yerleştirmeyi hedefleyen dev bir girişim. İngiltere'nin projeye sağlayacağı katkı hem Irak'ın ekonomik kalkınmasına destek olabilir hem de projeye uluslararası bir boyut kazandırabilir. Ancak, bu katkının olumsuz etkileri de göz ardı edilmemeli. İngiltere'nin bölgesel çıkarlarını önceleyen bir tutum sergilemesi durumunda, Türkiye ve diğer Körfez ülkeleriyle gerilimlerin artması da olasıdır. Bu bağlamda İngiltere'nin ve Irak'ın projeyi uyumlu bir şekilde yürütmesi, Orta Doğu'nun ekonomik dönüşüm ve entegrasyonunda yeni bir aşamayı ortaya çıkarabileceği gibi aksi bir senaryoda rekabet ve bölgesel huzursuzlukları tetikleme potansiyeli de taşıyor.

Ekonomik ve stratejik öncelikler

İngiltere ve Irak arasında yapılan anlaşmanın merkezinde, Irak'ın yeniden yapılanma sürecine ivme kazandırmayı amaçlayan ekonomik işbirliği bulunuyor. 12,3 milyar sterlinlik bir ticaret paketiyle ortaya konan işbirliği süreci, su altyapısından 5G teknolojisine, yenilenebilir enerji projelerinden lojistik altyapıya kadar geniş bir alanı kapsıyor. Bu rakam geçen yılki toplam İngiltere-Irak ikili ticaretinin 10 katından fazla. Basra Su Projesi, demiryolu hattı ve Irak-Suudi Arabistan enerji şebekesi bağlantısı gibi projeler, Irak halkının günlük yaşamına doğrudan katkıda bulunacağı gibi ülkenin bölgesel ticaret ve lojistik merkezi olma potansiyelini güçlendirecek nitelikte. Ancak, bu yatırımların Türkiye'nin liderlik ettiği Kalkınma Yolu Projesi'ne nasıl entegre edileceği ve bu iki girişimin birbirini nasıl tamamlayacağı önemli bir soru olarak karşımızda duruyor.

Türkiye'nin Körfez jeopolitiğini Avrupa'ya bağlamayı hedefleyen Kalkınma Yolu, Irak'ın ekonomik kalkınma hedefleriyle doğrudan uyumlu. Katar ve BAE'nin de destek verdiği bu proje, Irak'ı bölgesel ticaret ve lojistiğin merkezine dönüştürmeyi hedefliyor. İngiltere'nin bu projede yer alması ise, bölgesel işbirliğini artırma potansiyeline sahip. İngiltere'nin lojistik altyapı ve demiryolu projelerindeki uzmanlığı, Kalkınma Yolu'nun başarısını destekleyebilir. Ancak, Orta Doğu ve Irak'ın İngiltere hakkındaki tarihsel hafızasının halen canlı olduğu hatırlandığında Londra'nın projeyi daha çok kendi öncelikleri doğrultusunda şekillendirmesi ve patronaj ilişkisi kurmaya çalışması dikkatten kaçmamalıdır.

Örneğin, Büyük Fav Limanı 2025 sonunda Kalkınma Yolu Projesi açısından kritik bir kilometre taşı. Eğer İngiltere bu projeyle koordineli bir şekilde hareket ederse, bölgesel entegrasyon ve ekonomik işbirliği açısından olumlu bir ivme sağlanabilir. Ancak İngiltere'nin projeyi kendi ticari çıkarları doğrultusunda yönlendirmesi durumunda, bölgesel işbirliği zayıflayabilir ve rekabeti körükleyebilir.

Öte yandan İngiliz enerji devi BP'nin de Irak'taki operasyonel kapasitesini geliştirmeye yönelik adımlar atıldı. BP, Kerkük'teki 4 büyük petrol sahasının rehabilitasyonu ve geliştirilmesi için Irak hükümetiyle anlaşma yaptı. Bu adım, Kerkük'ün petrol üretim kapasitesini artırma hedefi taşırken, aynı zamanda bölgenin stratejik önemini de pekiştiriyor. BP'nin yatırımları bölgenin ekonomik kalkınmasına katkı sunabilir. Ancak bu süreçte yerel dengelerin bozulmasına yol açabilecek hamleleri de beraberinde getirmesi, ateşi sönen ancak sıcaklığını koruyan çatışmaları yeniden alevlendirebileceği gibi yeni çatışma dinamiklerini de ortaya çıkarabilir.

Kerkük, enerji kaynaklarının yanı sıra Türkmen nüfusun yoğunluğu nedeniyle Türkiye'nin Irak politikalarında önemli bir yer tutuyor. Bununla birlikte Kerkük, Bağdat ve Erbil arasındaki çekişmeli alanlardan biri. Bu anlaşmanın ardından İran'a en yakın Iraklı Şii gruplardan Bedir Örgütü lideri Hadi el-Amiri'nin "Kürtler artık Kerkük'ü unutmalı" yönünde bir açıklama yapması da dikkat çekici. Söz konusu açıklama, Tahran'ın Bağdat-Londra temasına yaklaşımı konusunda da ipucu veriyor.

Zira Irak, Türkiye, İran ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) gibi aktörlerle ilişkilerini dengede tutmaya çalışırken, Kalkınma Yolu Projesi gibi girişimlerin başarıyla yürütülmesi hayati bir öneme sahip. Özellikle proje konusundaki tutumuna dair hala yeterli veriye sahip olunmayan ve projenin geçtiği güzergahta milis grupları desteklediği bilinen İran'ın, Kalkınma Yolu üzerinden Irak'a daha fazla angaje olacak ülkelere karşı takınacağı siyaset belirsizliğini koruyor.

İngiltere'nin siyasi hevesleri ters tepebilir

Türkiye'nin liderliğindeki Kalkınma Yolu projesi, Körfez ile Avrupa'yı birbirine bağlama vizyonuyla Irak'ın ekonomik kalkınmasını hızlandırmayı hedefliyor. İngiltere'nin bölgesel dengeyi değiştirici bir biçimde süreçlere dahil olması, bölgesel işbirliği açısından hem fırsatlar hem de riskler barındırıyor.

Bir yandan İngiltere'nin lojistik ve finansal desteği, Irak'ın projelerine uluslararası bir boyut kazandırarak ticari potansiyeli artırabilir. Diğer yandan İngiltere'nin Körfez ülkeleriyle geçmişten gelen yakın ilişkileri, özellikle Suudi Arabistan ve BAE bağlamında, bölgesel dengeyi olumsuz etkileyebilir. İngiltere'nin çıkarlarını bölgeye dayatma girişimleri, hem Türkiye ile olası gerilimlere neden olabilir hem de İran'ın projeye yönelik itirazlarını artırabilir. Bu bağlamda, İngiltere'nin Körfez politikalarını Kalkınma Yolu Projesi ile uyumlu hale getirmesi, bölgesel işbirlikleri açısından önemli olabilir ve İran'ın bölgedeki baskısını dengeleyebilir. Ancak Irak siyaseti ve güvenlik sektöründe hegemonyasını tahkim eden İran'ın proje hattını istikrarsızlaştırma kapasitesi de göz ardı edilmemesi gerekir.

İngiltere ile Irak arasında imzalanan Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması, yalnızca ikili ilişkiler için değil, aynı zamanda bölgesel dengeler ve projeler açısından da kritik bir dönüm noktasıdır. Irak'ın bu anlaşmayla ekonomik ve siyasi potansiyelini artırması, İngiltere'nin projelerini bölgesel dinamiklere ne kadar uyumlu hale getirebileceğine bağlıdır. Eğer İngiltere, bölgedeki çıkarlarını dayatmadan ve işbirliğini öne çıkararak hareket ederse, bu anlaşma Orta Doğu'da yeni bir entegrasyon dönemini başlatabilir.

Ancak İngiltere ile yapılan bu işbirliğinin riskleri de mevcuttur. İngiltere'nin, özellikle Körfez ülkeleriyle geçmişten gelen ilişkilerini kullanarak bölgedeki ekonomik ve siyasi dengeyi etkilemeye çalışması, başta Türkiye olmak üzere diğer bölgesel aktörlerle gerilim yaratabilir. Kalkınma Yolu Projesi bu açıdan kilit bir rol oynuyor. Proje, Irak'ı bir ticaret ve lojistik merkezi haline getirmeyi hedeflerken, İngiltere'nin projeye dahil olması hem büyük fırsatlar hem de karmaşık jeopolitik sonuçlar doğurabilir.

ABD Başkanı Donald Trump'ın ikinci dönem politikaları da bu süreçte belirleyici bir rol oynayacak. Trump yönetiminin İran karşıtı sert tutumu, Irak'ın bölgedeki hareket alanını daraltabilirken, aynı zamanda İngiltere'nin Irak üzerindeki etkisini artırması için yeni fırsatlar yaratabilir. Tüm bu unsurlar ışığında, Orta Doğu'nun geleceği, Kalkınma Yolu Projesi gibi girişimlerin nasıl yönetileceğine ve bu projelerin bölgesel işbirliğini mi yoksa rekabeti mi artıracağına bağlı. Bölgesel ve küresel aktörlerin, ortak çıkarları önceleyerek işbirliği içinde hareket etmeleri halinde bu süreç, Orta Doğu'nun ekonomik entegrasyonu ve istikrarı için bir dönüm noktası olacak. Ancak aksi senaryo, yeni rekabet ve gerilimlere perde aralayacak.

[Dr. Bilgay Duman, AA Akademi Müdür Yardımcısıdır.]

*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Daily Ummah'ın editoryal politikasını yansıtmayabilir.