Orta Doğu

"İsrail, sivilleri aç bırakmayı "savaş yöntemi" olarak kullanıyor"

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), İsrail'in abluka altındaki Gazze Şeridi'nde sivilleri aç bırakmayı "savaş yöntemi" olarak kullandığını, bunun "savaş suçu" olduğunu bildirdi.

Abone Ol

HRW'nin Gazze'nin kuzeyinden güneyine doğru yerinden edilmiş 11 siville yaptığı görüşmelere dayandırdığı rapora göre, İsrail hükümeti yalnızca sivilleri aç bırakmakla kalmıyor, ayrıca Gazze'deki tarım alanlarına da "sistematik olarak" zarar veriyor.

Görüşme yapılan kişiler, Gazze'nin güneyine varana kadar birkaç kez yerinden edildiklerini ve kalacak güvenli yer bulmakta zorluk çektiklerini, güneye vardıklarında ise içme suyu ve ekmek alabilmek için uzun kuyruklarla karşılaştıklarını anlattı.

Hamile eşi ve iki çocuğuyla 9 Kasım'da güneye giden 30 yaşındaki Gazzeli baba, bir galon su almak için 3 kilometre yürümek zorunda kaldığını belirterek "Hiç yiyecek yok. Bulabildiğimiz tek yiyecek konserve, iyi beslenemiyoruz." ifadelerini kullandı.

"Hayatta kalmak için günde bir kez yemek yemeye karar verdik"

Gazze'nin kuzeyindeki evinden 11 Ekim'de babası, eşi ve erkek kardeşiyle güneydeki Han Yunus'a kaçan 36 yaşındaki kadın ise güneyde her zaman temiz suya erişemediklerini, tuzlu su içmek zorunda kaldıklarını anlattı.

Gazzeli kadın, yemek pişirmek için bazen eski kıyafetleri yaktıklarını, pek çok eksik malzemeye rağmen mevcut imkanlarla ekmek yapmaya çalıştıklarını kaydetti.

Eşi ve hayatta kalan dört çocuğuyla güneye kaçan 34 yaşındaki erkek, güneydeki durumun "vahametine" rağmen kuzeydeki durumun "kıyaslanamayacak kadar kötü olduğunu" belirterek, evlerinin 13 Ekim'de bombalanmasının ardından 6 yaşındaki oğlunu kaybettiğini ifade etti.

Oğlunun ölümünden sonra Şifa Hastanesi'ne yakın bölgede kaldıklarını kaydeden Gazzeli erkek, o günleri şöyle anlattı:

"33 gün boyunca ekmeğimiz yoktu çünkü un, su yoktu. Bazen bardağı 10 dolara su satın alıyorduk. Su, her zaman içilebilir değildi. Bazen içtiğimiz su banyodan, bazen de denizden geliyordu. Bölgenin etrafındaki marketler boştu. Konserve yiyecek bile yoktu."

Ailesiyle 11 Kasım'da güneye giden 32 yaşındaki erkek, kasımın ilk haftalarında Gazze'de tüm yiyecek ve suyun tükendiğini belirterek "Konserve yiyecek bulabilsek bile fiyatlar çok yüksekti. Hayatta kalmak için günde sadece bir kez yemek yemeye karar verdik. Paramız tükenmek üzereydi. Sadece ihtiyaçlarımızı karşılamaya, her şeyden daha azına sahip olmaya karar verdik." ifadelerini kullandı.

İsrail'in Cenevre Sözleşmesi'nin ek protokollerini ihlal ettiği vurgusu

Örgüt, "bir savaş yöntemi olarak sivillerin aç bırakılmasının" İsrail'in de tarafı bulunduğu Cenevre Sözleşmesi Ek 1. Protokol'ün 54. maddesi ve Ek 2. Protokol'ün 14. maddesi uyarınca yasaklandığına işaret ederek, bu maddeler uyarınca "çatışmanın taraflarının kasıtlı olarak özellikle gıda kaynaklarından veya erzaktan mahrum bırakarak halkın açlık çekmesine neden olamayacağını" hatırlattı.

Tarafların, gıda ve tıbbi malzemeler, tarım alanları ve içme suyu tesisleri gibi sivil nüfusun hayatta kalması için vazgeçilmez sivil altyapıya saldırmasının da yasak olduğunu vurgulayan örgüt, insani yardımın kasıtlı engellenmemesi gerektiğinin altını çizdi.

Örgüt, aç bırakmanın bir savaş yöntemi olarak "kasıtlı" kullanıldığına dair kanıtların bulunduğunu belirterek, İsrailli yetkililerin kamuoyuna bu doğrultuda yaptıkları açıklamaları örnek gösterdi.

İsrail, tarım alanlarını "sistematik olarak" hedef alıyor

İsrail'in saldırılarına başladığından beri Gazze'nin kuzeyindeki tarım arazilerinin "büyük ölçüde azaldığına" işaret eden örgüt, İsrail ordusunun Gazze'ye yönelik saldırılarında meyve bahçeleri, tarlalar ve seralar gibi tarım alanlarını hedef aldığını belirtti.

Örgüt, uydu görüntülerinin meyve bahçeleri, tarla ve seraların "sistematik olarak" yerle bir edildiğini gösterdiğini vurgulayarak bu alanlara buldozerlerle zarar verildiğini açıkladı.

Gazze'nin güneyindeki tarım alanları ve çiftçilerin de saldırılardan etkilendiğini belirten örgüt, "Action Against Hunger" isimli sivil toplum kuruluşunun 19-31 Ekim'de gerçekleştirdiği ankete katılan 113 çiftçinin yüzde 60'ının varlıklarının ve/veya mahsullerinin zarar gördüğünü, yüzde 42'sinin çiftliklerini sulamak için suya erişimlerinin olmadığını ve yüzde 43'ünün de mahsullerini hasat edemediklerini bildirdiklerine dikkati çekti.