Yaşar Elmas yaptığı açıklamada, oyunun gerçek bir hikayeden kurgulandığını belirterek, "Oyun Mescid-i Aksa'da 55 yıl tek başına nöbet tutmuş bir Osmanlı askerinin hikayesini anlatıyor. Güçlü bir hikaye. Dolayısıyla iç sesleri yazarken biraz zorlandım. 55 yıllık bir psikoloji ne hisseder, ne söyler bunu düşündüm. Bir gazetecinin bize anlattığı köşe yazısından bu hikayeyi tanıdık. Bu tanışma doğrultusunda 55 yılını oraya adamış bir kahramanın içinde yaşadıklarını kendimce anlamaya ve anlatmaya çalıştım." dedi.
"Kumandanım bana dön demedi, bana zimmetli burası"
Oyunun iki ana sütundan yürüdüğünü aktaran Elmas, "Biri kahramanın iç dünyası ve 55 yılda gördükleri, hissettikleri, diğeri ise Filistin'de 100 yılda olup biten soykırımlar, zulümler. Kahramanımız dört rüya görüyor. Rüyalarında hakanların, sultanların nöbetine devam etmesini emrettiğini görüyor. Çünkü bunu duymak istiyor. 1972'de gazeteciyle karşılaştığında, 'Neden dönmedin?' diye sorulunca 'Kumandanım bana dön demedi. Bana zimmetli burası.' diyor. İnanılmaz bir şey." ifadelerini kullandı.
Elmas, oyunda müziklerine yer verdikleri Tunuslu şarkıcı ve söz yazarı Emel Mathlouthi ile senaryo yazım sürecinde tanıştıklarını dile getirerek, şunları kaydetti:
"Emel Mathlouthi’nin benim en sevdiğim ve hayranlık duyduğum tarafı, gittiği ve konser verdiği her platformda Filistin davasına destek vermesi ve bunu sahnede şarkılarla anlatması. Mathlouthi ile senaryo yazım sürecinde sosyal medyada tanıştık. 'Yeni oyunumuzda müziklerinizden kullanmak isteriz.' tarzı bir mesaj attım. Ertesi gün cevap gelince, bu beni bir hayli şaşırttı ve mutlu etti. Bugün geldiğimiz noktada, birlikte nasıl çalışabiliriz ve ortak projeler yapabilir miyiz sorularının cevabını arıyoruz."
İki yıldır bu hikayeyi içinde yaşadığını söyleyen Elmas, "Provalara iki ay önce başladık. Pahalı bir oyun. Dolayısıyla proje ortakları arama sürecimiz oldu, hala arıyoruz. Bu bir müzikal değil, tiyatro oyunu. İçerisinde animasyonlar, bestelenmiş metinler ve tiyatral bölümler var. Oyunumuzda belki de dünya tiyatro tarihinde ilk kez bir metne beste yapılıyor." diye konuştu.
"Umarım Hasan Onbaşının sabrı ve sevgisi çoğunluğa ulaşır ve karşılık bulur"
Oyuncu Abdurrahman Merallı, böyle bir hikayenin içinde bulunmanın çok önemli olduğuna değinerek, "gazeteci" ve "üsteğmen" karakterlerini oynadığını, ve iki rol için de çok heyecanlı olduğunu söyledi.
Merallı, gazetecinin Hasan Onbaşının yıllarca orada nöbet tuttuğunu duyduğu sahneden çok etkilendiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Gazeteci, Hasan Onbaşı'nın hikayesinin günümüze kadar aktarılmasını sağlayan kişi. Benim için önemi çok büyük. Üsteğmen istemeyerek bölgeyi terk edip İstanbul'a gitmek zorunda kalıyor. Gitse gönül razı değil kalıp direnmeye devam etse daha büyük felaketler meydana gelebilir. Onun için oraları bırakıp gitmek çok zor. İnandığı birine bayrağı teslim ediyor ve oraları emanet edip gidiyor. Proje için çok heyecanlıyım. Umarım Hasan Onbaşının sabrı ve sevgisi çoğunluğa ulaşır ve karşılık bulur."
Oyuncu Metin Çingiliç de gazeteci karakterine ilişkin, "Yıllardır Hasan Onbaşı orada bekliyor. Kimse fark etmiyor, konuşmaya gerek bile duymuyor. Gazeteci orada bir şey görüyor ve yanına yaklaşıyor. Birkaç girişimin ardından konuşmayı başardığında aslında büyük resim ortaya çıkıyor. Hasan Onbaşı 40 yıldır orada meczup bir halde, nöbet tutuyor. Hasan Onbaşı'nın şu anda varlığını biliyorsak aslında gazetecinin merakından dolayı oluyor." değerlendirmesinde bulundu.
"Hasan Onbaşı kendi mezarının başına dikilecek bayrağı alıyor"
Nazif Üsteğmen karakterinin ise Hasan Onbaşı'yı orada nöbet tutmaya teşvik eden komutan olduğunu ifade eden Çingiliç, şunları kaydetti:
"Oranın Türkler ve İslam alemi için ne kadar önemli olduğunu vurguluyor. Ordu terhis oluyor, Nazif Üsteğmen'in dönmesi gerekiyor ama Kudüs'te nöbet tutacak gönüllü askerlere ihtiyaç olduğunu söylüyor. Hasan Onbaşı gönüllü oluyor. Tek şartı var o da oraya defnedilmek. Sonrasında Kudüs'e kendisi adına bir cami inşa ediliyor ve oraya gömülüyor. Fakat oyunun sonunda da görüyoruz o cami de şu an tahrip edilmiş durumda."
Metin Çingiliç, Hasan Onbaşı'nın gönüllü olarak kalmayı kabul ettiğini ama indirilen sancağı istediğinin de altını çizerek, "Geri dönülürse sancağı kendisi asmak istiyor. Dönülmezse de o bayrağın yari, sırdaşı olacağını söylüyor. Beni en çok etkileyen kısım burasıydı. Biliyorsunuz şehitlerin mezarı başına bir bayrak dikerler. Muhtemelen kendi mezarının başına dikilecek bayrağı alıyor. O bayrağı aldığında dönemeyeceğini ve orada öleceğini belki de biliyor. Bu oyunla aslında Kudüs'ün önemini, kolay alınmadığını ve öyle kolay vazgeçilemeyeceğini insanlara göstermeyi hedefliyoruz." dedi.
Abdurrahman Merallı, Metin Çingiliç, Yaşar Elmas ve Coşkun Uğur'un rol aldığı, 10 kişilik bir ekiple hazırlıkları devam eden oyunun, Ekim'de sanatseverlerle buluşması planlanıyor.