Lübnan'ın güneyinde Suriye sınırındaki Şeba beldesinde hayvancılıkla uğraşan Neba, Suriye tarafında bıraktığı koyunlarına bakmak için gittiği Beyt Cin'de alıkonuldu ve Suriye'de Baas rejiminin devrilmesiyle 18 yıl esaretin ardından özgürlüğüne kavuştu.
AA muhabirine konuşan Neba, 18 yıl 4 ay boyunca hakkında hiçbir somut suçlama olmadan Suriye'deki Adra, Sednaya, Fera Filistin gibi hapishanelerde yaşadığı işkence ve zorlukla geçen esaret günlerini anlattı.
Lübnanlı adam, "Bir koyun sürüm vardı ve bu sürüyü Suriye'nin Beyt Cin beldesindeki yakınımın yanında bırakıyordum ve ara ara gelip bakıyordum. Bir gün 6 yaşındaki oğlum Muhammed ile Beyt Cin'e gittik koyun sürümüze bakmak için." dedi.
Suriye'ye geçince hakkında İsrail ile işbirliği yaptığını iddia eden bir raporun tutulduğunu öğrendiğini söyleyen Neba, "Birisi gelip Suriye istihbaratından üst düzey birinin beni çağırdığını söyledi. Ben sorun nedir deyince, 5 dakika gidip geleceğiz dedi. Sonra da beni Fera Filistin Hapishanesine getirdiler. Ah bir görseydin, yaşadıklarımız hayallerine bile sığmazdı ve bunlar Suriye'de hiçbir problemin olmadığı 2006'da yaşandı." şeklinde konuştu.
Neba, hapishanedeki duruma ilişkin, "Cezaevinin durumu çok kötüydü orada, oturacak, yatacak yer yoktu. Hayatımda yaşadığım en kötü şeydi. 10 kişilik yemek 100 kişiye veriliyordu." ifadesini kullandı.
Sorguya alındığını söyleyen Neba, düşmanla işbirliği yaptığını itiraf etmeye zorlandığını ve suçsuz olduğuna Baas rejimi mensuplarını ikna edemediğini aktardı.
Neba, "Bana her türlü işkenceyi yaptılar, bunlar tarif edilemez şeylerdi. Sorgulanırken ellerim bağlı, gözlerim kapalıydı. Benim, işlemediğim bir suçu itiraf etmemi istiyorlardı. Ben de en son tamam itiraf ederim, 'Benim işlediğim en büyük suç Lübnan'dan buraya gelmektir' dedim. Bunu dedikten sonra kıyamet koptu. Her türlü işkenceyi gördüm." diye konuştu.
"Sednaya'da gördüğümüz işkencelerden sonra 'Biz buradan sağ çıkamayız, öldürürler"
Maruz kaldığı işkencelere ilişkin Neba, "Gece saat 00.00 ve 01.00 gibi üzerime buz gibi su döküyorlardı. 97 gün hücre hapsinde kaldım. Orada ne yediğini bilmezsin, çok az yemek verirler. Tuvalete gitmek için kapıya vurduğumda şiddetli bir şekilde dövüyorlardı, işkence ediyorlardı."
Neba, daha sonra Esed rejiminin "işkence merkezi ve insan mezbahası" olarak bilinen Sednaya Hapishanesine götürüldüğünü anlattı.
Lübnanlı adam, "Beni büyük bir hapishaneye gönderdiklerinde işkenceler azalır, biraz nefes alırım zannettim, böyle bir şey olmadı. Sednaya'da gördüğümüz işkencelerden sonra 'Biz buradan sağ çıkamayız, öldürürler.' dedik." ifadesini kullandı.
Sednaya'yı "İri yarı bir adam oraya girsin yerde sürünen tavuk gibi küçülür." diye niteleyen Neba, "Elektrik, şiddetli dayak, suyla işkence vardı. Bu işkenceler hayale sığmaz, tam bir terör vardı orada. Hücre hapsinde bir battaniye istesek dayak yerdik, bir koğuşta 124 kişi kalırdı, insanlar ayakta uyurdu." dedi.
"Bize özgürsünüz çıkın dediler, endişeliydik, tereddüt ettik hemen çıkamadık"
Neba, esaretten kurtulma anını şu sözlerle ifade etti:
"Son güne kadar işkenceler sürdü ama gece saatlerinde ortam sakinleşti. Saat 2.30 gibi insanlar gelip hapishanenin kapılarını açtılar ve bize özgürsünüz çıkın dediler. Ne oldu dedik, artık rejim yok çıkabilirsiniz, istediğiniz yere gidin hükümet düştü dediler. Tereddüt ettik, endişeliydik, hemen çıkamadık. Mahkumlardan biri dışarıya çıktı sonra geri dönüp askerler üniformalarını bırakıp gitmişler gidip bakabilirsiniz dedi, öyle çıktık."
- "Özgür kaldıktan sonra çocuklarımı ve yeğenlerimin bazılarını tanıyamadım"
Neba, kurtulmasının sonrasına ilişkin, "Özgür kaldıktan sonra çocuklarımı ve yeğenlerimin bazılarını tanıyamadım. İnanılmaz çok kötü ve trajik bir durumdu. Oğlum Muhammed 12 yaşında beni ziyarete gelmek istemiş, sınır kapısından bile almamışlar içeri." dedi.
Hapishaneden bazen telefon görüşmesi yapabildiğini söyleyen Neba, "Ailemle birkaç kez telefonda konuştuk sonra 12 yıl hiç irtibat kuramadım." ifadesini kullandı.
- "Dünyada ne kadar okul varsa Suriye'de de o kadar hapishane vardır"
Neba, "Dünyada ne kadar okul varsa Suriye'de de o kadar hapishane vardır. Bunu söylemek çok üzücü, özellikle Adra ve Sednaya hapishanelerindeki gençlerin sayısı son derece fazlaydı. 10 ila 24 yaş arası gençlerin hayatının baharını kışa çevirdiler, ellerinden aldılar. Peki bu gençlerin hapishanelerde kaybettiği yılları kim telafi edecek? Elbette Allah onların mükafatını verir." şeklinde konuştu.
Esed rejiminin işkence merkezi; Sednaya
Uluslararası kuruluşların yayımladığı raporlara göre, başkent Şam'a 30 kilometre uzaklıkta bulunan ve çöken Baas rejiminin Savunma Bakanlığına bağlı Sednaya Askeri Hapishanesinin Mart 2011'deki olayların ardından rejim karşıtı barışçıl göstericiler ve rejim karşıtı askeri unsurların tutulduğu üsse dönüştüğü belirtiliyor.
Raporlarda, cezaevinde devrilen rejim yetkililerinin alıkoydukları binlerce kişinin öldürülmesini sessiz ve sistematik şekilde organize ettikleri aktarılıyor.
Rejimin, cezaevinde "toplu idam" yoluyla yargısız infazlar gerçekleştirdiğini ortaya koyan raporlarda, 2011 ile 2015 yılları arasında her hafta, bazen de iki haftada bir yaklaşık 50 kişinin asıldığı kaydedildi.
Raporlar, ayrıca rejimin, Sednaya'da alıkoyduklarını kasıtlı şekilde insanlık dışı koşullarda tuttuğunu, onlara defalarca işkence yaptığını ve sistematik olarak yiyecek, su, ilaç ve tıbbi bakımdan mahrum bıraktığını gösteriyor.
Uluslararası Af Örgütünün 2017'deki araştırması, 2011'den beri Sednaya'daki cinayet ve işkencelerin, ülkedeki sivil nüfusa yönelik yaygın ve sistematik saldırının parçası olarak yapıldığını ve rejimin politikasının parçası olarak yürütüldüğünü ortaya koyuyor.
Af Örgütü, raporunda, çöken rejimin yetkililerinin Sednaya'daki ihlallerinin insanlığa karşı suç teşkil ettiği sonucuna vardıklarını bildirdi.