Ayasofya Meydanı'nda kasım sonuna kadar sergilenmesi planlanan sanat yerleştirmesinde, Filistin'deki evlerin parçalanmış halılarını hatırlatan çalışmalar yer alıyor.

Yeryüzünde haksızlığa uğramış tüm coğrafyaların insanlarına ait halıları temsil eden eserler ile Gazze'de yok edilen evler ve şehit olan Filistinli ailelerin hikayeleri izleyicilere sunuluyor.

"Bu halılar bize ortak kültürün mirası olarak aksettirildi"

Küme Genel Sanat Yönetmeni Serhat Kula, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Sultan Ahmet Camii ile Milyon Taşı'nın bulunduğu Ayasofya Meydanı'nda sergilenen enstalasyonla Türkiye'ye ve dünyaya seslenerek bir söz söylemek ve iletişim kurmak istediklerini dile getirdi.

Çalışmada Anadolu'dan ve Balkanlar'dan getirilen özel dokuma halılar kullandıklarını aktaran Kula, şu bilgileri verdi:

"Bu halılar bizlere ortak kültürün mirası olarak aksettirildi ve devamı geliyor. Biz halıyı metafor olarak kullanıyoruz. Bu metafor, bir vatanın toprağı olduğu gibi, evlerin de kendi toprağı halıdan müteşekkil. Halılar, vatan toprağında yaşatılan huzur ortamları gibi evlerde de o huzur ortamını sağlayan simgeler bizler için. Bir hafıza aynı zamanda. Çocuklarımızı üzerinde büyüttüğümüz, bir araya gelip toplanarak ortak şeyler paylaştığımız bir eşya ama o eşyanın hem desen hem de cisim olarak bizlere anlattığı çok fazla konu var. Dolayısıyla bu coğrafyalarda bulunan ortak mirası, bir metafor olarak kullanarak onların yüzeylerine, savaş alanlarında gördükleri tahribat gibi bir replikasyon uyguladık."

Halıların sanki bir savaş alanından çıkarılmışçasına gerçekçi hale getirildiğini vurgulayan Kula, "Telefonlardan ya da televizyon ekranlarından gördüğünüz çok mahrem görüntülerde bile hissetmediğimiz duyguları, gözümüzün önündeki bu sanat eserlerinde daha fazla hissetme imkanı sunmak istedik." şeklinde konuştu.

Serhat Kula, eserin dokuma kültürüne de gönderme yaptığına işaret ederek, "Çünkü orada bir hikayeyi, özlemimizi, hasretimizi de dokuyoruz. Ama aynı zamanda bu halıların şu andaki durumunun kalbimize de dokunmasını istiyoruz." ifadelerine yer verdi.

"Niyetimiz farklı noktalarda bu serüveni devam ettirmek"

Ayasofya Meydanı'nın dünyanın farklı ülkelerinden milyonlarca insanın buluştuğu bir kesişim noktası olduğunu kaydeden Kula, bu sebeple eserin çok fazla insana ulaştığının altını çizdi.

Kula, sergilenen eserin, Türkiye'nin Gazze'yle alakalı tutumunu gösteren bir simgeye dönüştüğüne işaret ederek, şunları söyledi:

"Tarihi alanlarda gezerken karşılaşılan bu tarz bir çalışma, izleyenlerde farklı duygular oluşturdu. Bu ülkenin Gazze'ye olan derdini de ortaya koymuş olduk. Sergimiz kasım ayının sonuna doğru buradan ayrılacak. Niyetimiz farklı noktalarda bu serüveni devam ettirmek. Projede 105 halı kullandık. Bu çalışma özelinde 300 metrekarelik bir alan kapatıldı. Bu halıların hemen hemen hepsi 100 yılı aşkın gerçek halılar yani el dokuması. Kök boyalarla hazırlanmış. Kendisi de kadim bir sanat eseri aslında. Disiplinlerarası bir çalışma oldu. Yani bir sanat eserinin, farklı bir güncel ya da kavramsal sanat performansına dönüşmesi sağlanmış oldu. Büyük bir atölyede yaklaşık 8 kişilik bir ekiple bu çalışmayı sürdürdük. Toplamda da 25 günlük bir süre, İstanbullulara, dünyanın farklı ülkelerinden gelen insanlara ve Türkiye'deki sanatseverlere hatta yoldan geçen herkese bir ibretlik oluşturacak."

"Halı, insanlık üzerinde paylaşımların ilk temas noktası"

Küme Atölye Direktörü, "Dokunaklı" enstalasyonunun küratörü Murat Kösemen ise Gazze özelinde tüm insanlığı kapsayan bir acının var olduğunu aktardı.

Türk kültürüyle Batı kültürünü ayıran en belirgin kültür nesnelerinden birinin halı olduğuna dikkati çeken Kösemen, "Batı'nın kendini tarif edebileceği böyle bir kültür nesnesi yok. O yüzden de halı aslında bizim kendi bölgemizde, bundan yüzyıllar öncesine dayanan tüm bu toplulukların ortak dilini oluşturan bir malzeme ve insanlık üzerinde mekansal paylaşımların ilk temas noktası." ifadelerini kullandı.

Kösemen, halının en mahrem nesnelerden biri olduğunu belirterek, "Bizim için vatan toprağı neyse, aslında evin içerisindeki halı da odur. Bunun üzerinde yemek yiyoruz, tüm özel, mutlu, hüzünlü anlarımızı yaşıyoruz, büyüklerimizle paylaşımlarda bulunuyoruz ya da çocuklarımız bunun üzerinde büyüyor. Halı, aynı zamanda bir iletişim aracı çünkü üzerindeki bütün motiflerin bir anlamı var. Dokuyan kişinin hissiyatı, derdi ya da mutluluğu neyse onları anlatıyor ve şu anda Gazze'de halılara dokunulmuş durumda." diye konuştu.

Dünya İslam Alimleri Birliği Başkanı Karadaği: "Aksa Tufanı yapılması gereken bir husustu" Dünya İslam Alimleri Birliği Başkanı Karadaği: "Aksa Tufanı yapılması gereken bir husustu"

Murat Kösemen, sosyal medya ve iletişim araçlarında Filistin ile ilgili çok fazla şiddet içerikli görüntünün yayınlandığına işaret ederek şunları kaydetti:

"Bu şiddet içerikli görüntüler artık insanlar tarafından normalleşmeye ve görmezden gelinmeye başladı. Biz de buna artık başka bir taraftan bakılmasının önemli olabileceğini düşündük ve bunu nasıl yapabileceğimizi aramızda tartıştık. Hepimizin evinde, gözümüzün önünde olan her gün temas ettiğimiz bir nesnenin belki de buna bir ışık yakabileceğini düşündük. Bize en mantıklı gelen halıydı çünkü halı bu coğrafyadaki herkesin evinde var. Herkes bununla birlikte yaşıyor. Yapmak istediğimiz aslında şuydu; Gazze'de şu anda bu halılara, bu mahreme dokunuldu, belki yarın bizim de mahremimize dokunulabilir. Bizim de halılarımıza dokunulabilir. O yüzden buradaki bu halıları gördüğünüzde bir parça evinizdeki o temiz halılar gözünüzün önüne gelsin demek ve hikayeyi böyle bağlamak istedik."

Editör: Daily Ummah