1965 yılında yakalandığı Şam'da halka açık bir meydanda idam edilen Eli Kohen kimdi?
İsrail'in Ortadoğu'da Araplara karşı başarılı olmasının en somut ve büyük nedenlerinin başında istihbaratının gücü geliyor. Bu gücün en meşhur isimlerinden biri ise 1924 yılında Mısır'ın İskenderiye kentinde fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Eli Kohen'dir.
Ailesi ile Mısır'dan İsrail'e göç eden Eli Kohen kusursuz Arapça konuşan, son derece zeki ve matematiksel hafızası olan biriydi. Bu özellikleri hemen fark edildi ve Mossad'a alındı. Arapça kadar, Arap kültürünü, davranış kodlarını, geleneklerini de çok iyi biliyordu.
Yahudiliğe ve özellikle de siyonizme son derece bağlı, katıksız bir siyonistti. İnanıp savunduğu değerleri uğruna da her türlü fedakârlığı yapmaya hazırdı. 1950'li yıllarda Mossad bünyesinde çeşitli operasyonlarda görev aldı. 1959'da Nadia Majald ile evlendi ve 3 çocuğu oldu.
Eli Kohen'in en büyük görevi ise 1961 yılı geldiğinde başladı: Arjantin'deki Suriye Diasporası'nın içine girecekti. Diaspora içerisindeki krallığa muhalif, devrimci yapıyı destekleyecek, haklarında her türlü bilgiyi edinip İsrail'e bildirecekti. Eli, Arap kimliğine bürünecekti.
Çok ciddi bir oryantasyondan geçti. Artık adı ''Kemal Emin Sabit''ti. Suriye'yi hiç görmemiş ama hasretiyle yanan, damarlarında ''asil Arap kanı akan'', köhnemiş krallığı yıkıp, ''Baas'' (Yeniden Doğuş) Arap milliyetçiliği temeliyle kurulacak Suriye'yi hayal eden zengin işadamı.
Evli, üç çocuğu olan yahudi Eli Kohen gitmiş, zengin, bekâr ve idealist-devrimci Arap işadamı Kemal Emin gelmişti. Avrupa'da mobilya işiyle uğraşıyordu(!) ve şirketinin merkezi(!) Zürih'teydi. Arjantin'de Buenos Aires'te mezarlıkta ölen(!) babasının mezarlığı dahi ayarlanmıştı.
Neşeli, sıcakkanlı, bol para harcayan bu Arap milliyetçisi başarılı ve bekar işadamı, Buenos Aires'teki Arap diasporası içinde kısa süre içinde tanındı ve popüler oldu. Artık gece partilerinin, davetlerin en çok aranan, vazgeçilmez ismiydi Kemal Emin Thabet!
Suriye'yi, ''anavatanını''(!) görmeyi çok arzuluyordu. Artık Şam'a gitmeli ve Şam'ın o enfes mobilyalarını, sehpalarını Avrupa'da satmalıydı. Arjantin Arap diasporasının tüm desteğini alarak Şam'a gitti Eli Kohen, pardon ''Kemal Emin Thabet''. Görevin en zor kısmı başlamıştı.
Buenos Aires'te tanışıp, dostu(!) olduğu Suriyeli diplomat ve asker Emin el Hafız ile sürekli iletişim halindeydi. Emin el Hafız, Suriye'deki devrim sonrasında Arap milliyetçisi Kemal Emin olarak bildiği Eli Kohen'in en büyük destekçisi oldu.
Şam'da Suriye ordusunun merkezine yakın bir yerden lüks bir en kiralayan Eli Kohen elde ettiği bilgileri odasına kurduğu telgraf sistemi, radyo sinyalleri ve gizli mektuplarla gönderiyordu. Zamanla stratejik Golan Tepeleri'nde görev alan Suriye askerlerinin güvenini kazandı.
Golan'a defalarca gitti. Birçok üst rütbeli Suriyeli general ile arkadaşlık kurdu. İsrail'e yukarıdan bakan, yüksek rakımlı Golan Tepeleri'nde gizli olan tüm Suriye askeri varlığını öğrendi. Siperleri, tahkimatları zihninde ezberledi ve hemen İsrail'e bildirdi.
Suriye'de o kadar seviliyordu ki ''Savunma Bakanı'' olması dahi isteniyordu Arap milliyetçisi iş adamının! Arada Avrupa'daki işlerini kontrol etmek için Suriye dışına çıkıyor, Şam'dan 1 saat uzaklıktaki İsrail'deki evine gitmek için önce Fransa'ya oradan da İsrail'e uçuyordu.
Kohen yoğun olarak kullandığı verici yardımıyla İsrail'e Şam'dan haber ulaştırıyordu. Suriye ordusu da kendi içinde verici ile haberleştiği için Kohen'in gönderdiği bilgiler diğer bilgiler ile karışıyor, açıkça gözükmüyor ve kalabalıkta kaynıyordu. Kendini böyle kamufle etmişti.
1965'te SSCB, Suriye'ye askeri yardımda bulundu. Bu yardım için 1 günlüğüne ordu verici ile haberleşmeyi kapattı. Eli Kohen bu süre içinde İsrail'e verici ile haber ulaştırınca Suriye ordu istihbaratı durumu fark etti. Sinyalin yeri tespit etti ve Eli Kohen suçüstü yakalandı
Tüm Suriyenin hayranı olduğu Kemal Emin Sabit'in gerçek kimliğinin ve İsrail casusu oluşunun ortaya çıkması Suriye'de çok büyük bir şok ve yıkımın yaşanmasına yol açtı. Suriye ordu envanterindeki mermi sayısına kadar tüm detaylar, tüm saldırı planları İsrail'in elindeydi.
Sorgusunda yaptığı her şeyi itiraf etti Eli. Yapılan mahkemede hakkında Şam meydanında asılarak idam edilmesine hükmedildi. Pek çok ülkenin arabuluculuk yapıp idamı durdurmaya çalışmasına karşın Kohen, 1965 yılında Şam'da hızla idam edildi.
Kohen'in son arzusu ailesine mektup yazmak ve bir yahudi hahamı tarafından kutsanmaktı. Her iki arzusu da yerine getirildi. Karyet'il Yahud'dan (Şam'ın yahudi bölgesi) bir haham geldi idam öncesi ve Arapça yazılan mektubu ailesine ulaştırıldı. Cesedi ise asla verilmedi İsrail'e.
Eli Kohen'in idam edilmeden bir saat önce eşine, çocuklarına ve tüm ailesine Arapça yazdığı ve idamından sonra iletilmesine izin verilen mektup:
1963 Suriye darbesinin ardından, yeni atanan Suriye İstihbarat Albay Ahmed Suidani, Cohen'den hoşlanmadı ve İkinci Suriye Cumhuriyeti'ne yakın isimlere güvenmedi. Eli Kohen, Kasım 1964'te İsrail'e yaptığı son gizli ziyarette Mossad'a ifşa edilmekten korktuğunu dile getirdi.
Suriye'deki görevine son vermek istediğini belirtti. Bu ziyaretinin amacı, istihbarat sağlamak ve üçüncü çocuğunun doğumuna tanık olmasını sağlamaktı. Ancak buna rağmen İsrail istihbaratı ondan bir kez daha Suriye'ye dönmesini istedi.
Ayrılmadan önce Kohen, karısına bunun kalıcı olarak eve dönmeden önceki son yolculuğu olacağına dair güvence verdi. Bu son görevi de tamamlayıp geri dönecek ve bir daha da bu işi yapmayacaktı. Fakat öyle olmadı. Son görevinde suç üstü yakalanarak tutuklandı. Artık hesap vaktiydi.
Şam'daki Marjeh Meydanı'nda idam edildikten sonra ceset bütünlüğü bozularak bedeninin parçaları Suriye'nin farklı yerlerine saklandı. Üç defa yerinden çıkarılıp başka yerlere gömüldü. Bunun nedeni cesedin özel bir operasyonla kaçırılmasını önlemek ve İsrail'e acı çektirmekti.
Bir diğer neden, Yahudilikte beden bütünlüğü olmayan cenazelerin bu bütünlük sağlanmadıkça ruhlarının azap çekeceğine olan inançtı. Suriye'nin intikamıydı bu. Papa, Belçika, Kanada ve Fransa Kohen'in serbest bırakılması için çok uğraştı ancak Suriye hiç bir şekilde kabul etmedi.
Diğer taraftan Nadya Kohen de eşini kurtabilmek için çok çabaladı fakat başarılı olamadı. Şöyle diyordu Eli Kohen eşine mektubunda: "Sana yalvarıyorum sevgili Nadia, vaktini çoktan geçmiş bir şey için ağlayarak geçirme. Kendinize konsantre olun, daha iyi bir geleceğe bakın!"
Eli Kohen'in cenazesinden kalanların İsrail'e iade edilmesi için 2007 yılında Türkiye aracı oldu ama Suriye yine kabul etmedi. Suriye, Kohen'i idam ederken, olabilecek her şeyi göze almıştı. Bu kadar sevdikleri, güvenip inandıkları bir ismin ihaneti onları derinden sarsmıştı.
Eli Kohen'in ölümünden 2 yıl sonra çıkan Altı Gün Savaşı'nda verdiği bilgiler çok önemli rol oynadı. Özellikle İsrail'in Golan Tepeleri'ni ele geçirmesinde onun gönderdiği bilgilerin büyük payı vardı. İsrail, savaş çıktığında Suriye'nin bütün saldırı planlarını biliyordu.
Tercih ettiği bir hayatı yaşadı ve bu tercihin de bedelini ödedi Eli Kohen. Yaptığı işin risklerini ve başına gelebileceklerini biliyordu. O kendi ülkesi için çabalarken, diğer tarafta da ülkesi için çabalayan Ahmed Sudaini vardı. Kohen'in Suriye'ye verdiği zarar da çok büyüktü.
Bugün Eli Kohen adına İsrail'de sembolik bir anıt mezar taşı ve adını taşıyan bir de müze var. Ailesi, çocukları halen cesedini almak için mücadele etmekteler.
Casusluğunun bedelini hayatıyla ödeyen Eli Kohen'in kalıntıları ise halen Suriye'de.
Kaynak: Hasan Mert Kaya/via: Twitter