AA'nın, İsrail'in Gazze'de soykırım suçu işlemeye devam etmesi karşısında BM'nin bunu durduracak kararlar alamaması ve etkin adımlar atamamasını konu edinen dosya haberinin ikinci bölümünde, İsrail'in BM'de ABD tarafından himaye edilmesi ve aleyhindeki kararları tanımaması ele alındı.
BM, İkinci Dünya Savaşı'nın ardından küresel sorunlara çözüm üretmek, uluslararası barış ve güvenliğin korunması, sürdürülebilir kalkınmanın desteklenmesi ve insan haklarının güvence altına alınmasını içeren bir vizyonla 24 Ekim 1945'te kuruldu.
Küresel barış ve güvenliği sağlamakla görevli bir organ olan BMGK, ilk kez 1946'da toplandı.
BMGK'nin, 5 daimi ve 10 geçici üyeden oluşan 15 üyeli yapısıyla yaptırım uygulama veya güç kullanımına izin verme yetkilerine sahip olduğu biliniyor.
Genellikle küresel konularda fikir ayrılıkları yaşayan daimi üyeler, gelen tekliflere karşı veto yetkilerini kullanarak BMGK'nin etkili ve belirleyici kararlar almasının önüne geçiyor.
İsrail'in 7 Ekim 2023'te başlayan Gazze'ye yönelik saldırılarında BMGK'den "acil ateşkes" kararı bekleyen uluslararası toplum, hayal kırıklığına uğradı.
Bu süreçte İsrail saldırılarına ilişkin etkin bir karar alamayan BMGK, İsrail'e karşı özellikle ABD'nin vetoları nedeniyle yetersiz kaldı.
7 Ekim 2023 sonrası Gazze'de ateşkesin sağlanmasına yönelik karar tasarıları ABD tarafından 3 kez veto edilirken ABD'nin bu yönde sunduğu bir karar tasarısı da Rusya ve Çin tarafından reddedildi.
BMGK'de, 25 Mart'ta Gazze'de kalıcı ve sürdürülebilir ateşkese dönüşecek şekilde ramazan ayında acilen ateşkes sağlanması talep edilen karar tasarısı kabul edildi.
Böylelikle, 7 Ekim 2023'te başlayan İsrail saldırılarının ardından BMGK'de ilk kez "Gazze'de ateşkes talep eden" bir karar tasarısı kabul edilmiş oldu. İsrail yönetiminin tanımadığını açıkladığı bu kararın oylamasında çekimser kalan ABD, ateşkes kararının bağlayıcı olmadığını iddia etti.
BMGK'de ayrıca, 11 Haziran'da ABD Başkanı Joe Biden'ın açıkladığı ve ilk aşamasında Gazze'de hemen ateşkes öngören 3 aşamalı teklife destek talep edilen karar tasarısı kabul edildi.
Öte yandan ABD, 19 Nisan'da BMGK’de Filistin'in BM'ye tam üyeliği istenilen karar tasarısını da veto etti.
ABD'nin "hayır" oyu kullandığı tasarı, 12 "evet" ve 2 "çekimser" oy almıştı.
İngiltere ve İsviçre "çekimser" kalırken Rusya, Çin, Fransa, Cezayir, Malta, Ekvator, Guyana, Slovenya, Sierra Leone, Mozambik, Güney Kore ve Japonya "evet" oyu vermişti.
BM Genel Kurulu'nda İsrail'i destekleyenler azınlıkta kalıyor
ABD'nin BMGK'deki veto yetkisi sayesinde himaye görmeye devam eden İsrail, BM Genel Kurulu'nda ülkelerin aldığı kararlara ise etki edemiyor.
İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırının başlamasının ardından BM Genel Kurulu'nda ilk kez 27 Ekim 2023'te Gazze'de "acil, kalıcı ve sürekli bir insani ateşkes çağrısında bulunarak çatışmaların durdurulmasına" yönelik karar tasarısı oylanmıştı.
Ürdün tarafından ortaya koyulan ve Türkiye dahil 50'ye yakın ülkenin eş sunucusu olduğu karar, 193 üyeli BM Genel Kurulu'nda 45 "çekimser" ve 14 "hayır" oyuna karşı 120 oyla kabul edilmişti.
BM Genel Kurulu, 13 Aralık 2023'te Gazze'de acilen insani ateşkes talebinde bulunulan karar tasarısını 10 "hayır" oyuna karşı 153 oyla kabul etmişti.
"Hayır" oyu kullanan ülkeler arasında Avusturya, Çekya, Guatemala, İsrail, Liberya, Mikronezya, Nauru, Papua Yeni Gine, Paraguay ve ABD yer almıştı.
BM Genel Kurulu, 10 Mayıs'ta Filistin'in BM üyeliğinin BMGK'de tekrar görüşülmesi ve gözlemci statüsünde olan Filistin'e bazı ilave haklar tanınmasını talep eden karar tasarısını kabul etmişti.
Türkiye'nin yanı sıra 80'e yakın ülkenin ortak sunucusu olduğu karar tasarısı 143 "evet" oyuyla kabul edilmişti.
Bu tasarıya karşı 25 ülke "çekimser" kalırken aralarında ABD, Arjantin, Papua Yeni Gine, Çekya ve Macaristan'ın bulunduğu 9 ülke "hayır" oyu kullanmıştı.
Genel Kurul'da İsrail’in, Filistin topraklarındaki mevcudiyetini sonlandırması kararı kabul edildi
Filistin'in 18 Eylül'de BM Genel Kuruluna ilk kez sunduğu ve İsrail'in işgal altındaki topraklarda mevcudiyetini 12 ay içinde sonlandırmasını talep eden karar tasarısı kabul edilmişti.
40'tan fazla ülkenin eş sunucu olduğu karar tasarısı 14'e karşı 124 oy ile kabul edilmişti.
Oylamada 43 ülke çekimser kalırken ABD, İsrail, Çekya, Arjantin, Macaristan, Fiji, Malavi, Mikronezya, Nauru, Palau, Papua Yeni Gine, Paraguay, Tonga ve Tuvalu ret oyu kullanmıştı.
Bu süreçte BM Genel Kurulu'nda yaşananlar, İsrail'in, ABD üzerinden BMGK'yi bloke etmesine karşın Genel Kurul kararlarına etki edemediğini gözler önüne serdi.
İşgal altındaki Filistin topraklarında yıllardır uluslararası hukuku ve BM kararlarını sistematik bir şekilde ihlal eden İsrail, ABD'nin de desteğiyle Gazze ile ilgili BMGK ve BM Güvenlik Kurulu kararlarına tanımamaya devam ediyor.
Bağlayıcı olmadığı gerekçesiyle BM Genel Kurulunda alınan kararları ihlal eden İsrail, bu kararlara diplomatik olmayan üslupla yanıt veriyor.
Mayısta BM Genel Kurulunun Filistin'in BM üyeliğinin BMGK'de tekrar görüşülmesi ve gözlemci statüsünde olan Filistin'e bazı ilave haklar tanınması talep edilen karar tasarısını kabul etmesinin ardından İsrail'in BM Daimi Temsilcisi Gilad Erdan skandal bir tepki gösterdi.
Tarihi oylamanın sonucunu hazmedemeyen ve kararı destekleyen ülkelere tepki gösteren Erdan, BM'nin kuruluş anlaşması metninin bir kopyasını kağıt öğütücüye attı.
İsrail yönetimi ayrıca, Orta Doğu'da gerilimin acilen düşürülmesi çağrıları yapan BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'i "istenmeyen kişi" ilan ederek ülkeye girişini yasakladığını duyurdu.
İsrail, bu tür ihlallerinde ABD ve Batılı ülkelerin koşulsuz desteğinden güç alıyor.
"ABD, her zaman olduğu gibi Güvenlik Konseyi'ndeki konumunu bölgede kendi çıkarlarını ilerletmek için kullandı"
Kent Üniversitesi Uluslararası Hukuk Bölümünde akademisyen Shahd Hammouri, AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Mevcut BM Güvenlik Konseyi sisteminin çok eski olduğunu, BM Şartı'nın söylediklerine tamamen aykırı olacak şekilde hareket ettiğini belirten Hammouri, ABD'nin bu durumda Gazze'de yaşananlarla ilgili bir fail olduğunu belirtti.
Hammouri, "ABD, uluslararası kurumlardaki nüfuzunu, buralarda kalan meşruiyeti küçümseyen bir şekilde kullanıyor. Dünya, uluslararası hukuk sisteminin içinde bulunduğu krizi hala kavrayamıyor veya anlayamıyor. ABD, uluslararası hukuk sisteminde uluslararası hukukun bir numaralı failidir. (Gazze'de yaşananlar) İsrail, her geçen gün bize bunun iyi düzenlenmiş bir soykırım olduğuna dair daha fazla kanıt sunuyor. (İsrail'e desteği dolayısıyla) ABD'nin yaptığının, tüm uluslararası hukuk sistemini özünde bir çıkmaza sürüklediğini söylemek kolay olabilir." dedi.
ABD'nin, BM Genel Kurul'unda istemediği yönde veya İsrail karşıtı oy kullanılması halinde "BM'den fonları çekmek" gibi ekonomik tehditlere başvurduğunu da kaydeden Hammouri, ABD'nin bölgedeki savaşı yaymaya eden ve uluslararası hukuk sisteminin dışında kalan İsrail'e silah tedarik etmeye devam etmesiyle "haydut devlet" olarak tanımlanan duruma düştüğünü belirtti.
Hammouri, "ABD ve İsrail'in jeopolitik çıkarları sadece İsrail'in güvenlik ihtiyaçlarıyla değil, aynı zamanda ABD'nin bölgede çıkarları olmasıyla da ilgili. ABD, her zaman olduğu gibi Güvenlik Konseyi'ndeki konumunu bölgede kendi çıkarlarını ilerletmek için doğal olarak kullandı. Bu çıkarlar uluslararası topluma hizmet etmiyor, sadece ABD'nin çıkarlarına hizmet ediyor. BMGK'ye kıyasla BM Genel Kurulu'nun, daha mantıklı davrandığını ve BM Sözleşmesi'nin söylediklerine daha uyumlu olduğunu söyleyebiliriz. Güvenlik Konseyi tamamen donmuş ve çelişkiler içinde. Güvenlik Konseyindeki tartışmalara bakıldığında, o odadaki hiç kimse gerçeklikle ilgili hiçbir şey söylemiyor." diye konuştu.
İsrail'in, bu kadar özgüvenle hareket etmesinin arkasında ABD'nin desteğinin yattığını kaydeden Hammouri, bunun aynı zamanda İsrail'in çok zayıf bir konumda olduğunu gösterdiğini de belirtti.
Hammouri, "Eğer ABD yarın sabah pozisyonunu veya fikirlerini değiştirirse uluslararası hukuk sisteminde İsrail'i destekleyen kimse olmayacak." ifadesini kullandı.
İsrail'in, BM Genel Kurulu'ndaki bazı oylamalarda Avrupa ülkelerini kullandığını ve bu ülkelerin isteksiz şekilde İsrail'i desteklediğini kaydeden Hammouri, İsrail'in tüm varlığının "hesap verebilirliğin eksikliğiyle" tanımlandığını kaydetti.