Soru: Brezilya'da, Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail askerlerinin evrensel yargı yetkisi kapsamında yargılanması için hukuki bir süreç başlatıldı. Bu girişim uluslararası ceza hukuku açısından neden önemli?

Daniele:

Brezilya'da yaşananlar çok önemli; çünkü bu girişim Lahey’deki uluslararası yargılamaların ötesinde, uluslararası ceza hukukunun yereldeki etkisini de gösteriyor. Bu durum, uluslararası ceza hukukunun yapısal özelliklerinden biri olan “tamamlayıcılık” ilkesine bir yanıt niteliğinde. Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) esasen, devlet başkanı, ordu komutanı, hükümet başkanı gibi en üst düzey sorumluları yargılamak için var. Orta ve alt düzey failler ise bulundukları her ülkede yargılanmalı; çünkü uluslararası topluma karşı işlenen bu suçlarda her devletin yargı yetkisi bulunuyor. Bu ilke uluslararası hukukta kabul görmüş bir prensip. Brezilya’daki süreç, ulusal yargı mercilerinin bu tür suçları ciddiye alması halinde dünyanın her yerinde neler olabileceğine iyi bir örnek.

Umarız bu girişim yalnızca bir ilk adım olur ve Hind Rajab Vakfının bu başarısı, diğer ülkelerde de benzer davaların açılmasını tetikler. Buradaki potansiyel suçlular binlerce askeri kapsıyor. Brezilya'daki suçlama soykırım yerine “savaş suçları” olsa da mağdurlar açısından bu bir fark yaratmıyor. Zira Gazze’de işlenen her bir savaş suçunun, Filistinlileri bir grup olarak ortadan kaldırmayı amaçladığı oldukça açık. Dolayısıyla bu savaş suçları, soykırımcı bir planın uygulanma biçimlerinden biri. Bu suçların sadece en alt düzey faillerinin yargılanması bile İsrail üzerinde baskı oluşturacak ve en azından bu suçların hafiflemesine neden olabilecektir.

Soru: Brezilya’nın bu yaklaşımı İsrail ve savaş suçu işleyen askerler üzerinde bir baskı oluşturur mu?

Daniele:

Brezilya’da olanlar, her ülkenin yapması gerekenin bir örneğini sunuyor. 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana bu tür suçlarla ilgili yargıla ya da iade et şeklinde bir zorunluluk var. Bu, evrensel yargı yetkisinin özünü oluşturuyor. Yani bu suçlardan sorumlu tutulan faillerin ülke değiştirmek suretiyle hesap vermekten kaçamaması gerekiyor. Bu aynı zamanda, yalnızca soykırım değil, Filistin halkına karşı on yıllardır işlenen tüm uluslararası suçların cezasız kalmasına yol açan dokunulmazlık hissinin ortadan kalkması için de kritik önemde. İsrail’in devlet politikası haline gelen savaş suçlarının doğal bir yönetim aracı gibi görülmesi, bu cezasız kalmanın yol açtığı bir durum aslında. Bu duygu ortadan kalkmadan, gerek devam eden vahşetin durması gerek barış, eşitlik ve adalet dolu bir geleceğin önü açılamaz.

Soru: Bu cezalar ve suçlamalar kimleri kapsıyor?

Çekya, Şam büyükelçiliğini yeniden açtı Çekya, Şam büyükelçiliğini yeniden açtı

Daniele:

Burada orta ve alt düzey faillerden bahsediyoruz. Teorik olarak, Gazze’de işledikleri suçları sosyal medya hesaplarında paylaşıp zaman zaman soykırıma varan ifadeler kullanan ya da üçüncü taraflarca uluslararası suçların faili olabileceği tespit edilen tüm askerlere suçlama yapılabilir ve ceza verilebilir. İsrail ordusu, Gazze’deki uluslararası hukuka aykırı eylemleri adeta rutin bir uygulamaymış gibi gördüğünden rahat davranıyor ve dolayısıyla olası faillere dair çok geniş bir yelpaze var. Dünyanın dört bir yanına seyahat edebilen binlerce İsrailli asker, benzer davalara konu olabilir.

Soru: Bu suçlamalar için ne tür kanıtlar mevcut?

Daniele:

Uluslararası suçlara dair son yılların en iyi belgelenmiş vakalarıyla karşı karşıyayız; çünkü Filistin halkına yönelik insanlık dışı yaklaşımları meşru gibi gören zihniyet, askerlerde sivilleri insan yerine koymama anlayışını yaygınlaştırdı. Bu sistematik insan saymama kültürü, askeri birliklerin kendi suçlarını sosyal medyada belgeleyip paylaşmasına yol açtı. Ayrıca uydudan çekilen görüntüler, yüzlerce ayrıntılı rapor ve coğrafi konum doğrulaması yapılan vakalar sayesinde savcılar için sağlam bir delil zemini oluşmuş durumda.

Soru: Brezilya’nın İsrail askerlerine yönelik bu hamlesi, hesap verme gereksinimini kalıcı olarak sağlama konusunda örnek teşkil edebilir mi?

Daniele: Umarız Brezilya’daki bu girişim, İsrail askerleriyle ilgili bir emsal oluşturur. Aslında farklı ülkelerde, Rus veya Suriyeli şüpheliler gibi, Batı dünyasının düşman olarak gördüğü taraflara mensup failler için benzer uygulamalar çok kez yaşandı. Sorun şu ki; bu tür cezalandırmalar sadece Batı’nın düşman addettiği kesimlere uygulanınca, hukukun evrenselliği zedeleniyor. Oysa hukukun, failin kimliğine veya gücüne bakılmaksızın işletilmesi gerekiyor. Brezilya’daki girişim, Filistinlilerin uzun süredir mahrum kaldığı adaleti biraz olsun sağlayabileceği gibi uluslararası hukukun temel ilkelerini yeniden hatırlatıyor ve aynı zamanda çeşitli ülkelerin dış politika yetkililerine, hukukun herkese eşit uygulanması gerektiğini de gösteriyor. Aksi halde ortada hukukun olmadığı, asimetrik savaşın sürdürüldüğü bir durum oluşur. Mevcut durumda dünyamız zaten yeterince savaşla mücadele ederken, güncel trajedilere hukuki çözümler getirmek durumundayız.

Soru: Brezilya’nın bu adımı, uluslararası hukukun uygulanması bakımından devletlerin sorumluluğu hakkında ne söylüyor?

Daniele:

Bu örnek bize uluslararası hukukun hayata geçirilmesinin büyük ölçüde devletlerin inisiyatifinde olduğunu gösteriyor. Her zaman uluslararası kurumların ilk adımı atmasını beklememize gerek yok. Tam aksine, çoğu zaman devletlerin hukuki girişimleri, küresel ölçekte de yankı uyandırabiliyor. Dolayısıyla Brezilya’nın bu inisiyatifi takdire şayandır ve özellikle demokrasi ve insan hakları konusunda dünyaya ders veren ancak İsrail’in suçlarını görmezden gelen Batılı ülkelere ders niteliğinde bir vakadır.

Batılı devletler, İsrailli savaş suçu faillerinin cezasız kalmasına ses çıkarmadığında, hak ve adalet söylemlerinin boş ve kendi amaçlarına hizmet için kullanılan bir aparat olduğunu göstermiş oluyorlar. Milyonlarca insan şunu açıkça görüyor: Eğer haksızlığa her yerde karşı çıkmıyorsanız, aslında haksızlığa karşı değilsiniz demektir. Biz de sivil toplum, akademi ve medya çalışanları olarak, hükümetlerimize bunu her fırsatta hatırlatmalıyız.