ABD Hazine Bakanlığı, iki haftadan kısa bir süre içinde Güney Afrika’da  DEAŞ’a üye olmakla suçlanan dört kişi ve kuruluşa yaptırım uyguladı.

Bakanlık tarafından yapılan açıklamada, yaptırımların DEAŞ’ı desteklemek için malzeme, finans, teknoloji, mal ve hizmet sağlayan aynı aileden dört kişiyi hedef aldığı ifade edildi.

Uzmanlar, bunun Güney Afrika’nın başkenti Pretorya için bir ‘alarm’ ve terör örgütlerinin Güney Afrika’daki faaliyetlerini finanse etmek için finansal sisteme sızdığına dair yeni kanıtlar olarak gördü.

Güney Afrika Devlet Güvenliğinden Sorumlu Bakan Mondli Gungubele, ülkesinin terör eylemleri ve yasadışı finansman faaliyetleriyle mücadele konusundaki kararlılığını yineleyerek şunları söyledi;

“Topraklarımızın başka ülkelerde terörizmi finanse etmek için kullanılmasına izin vermeyeceğiz. Terörle mücadelede meslektaşlarımızla birlikte çalışarak, terör eylemlerini ve özellikle yasadışı finansmanı ortaya çıkarmak ve kökünü kazımak için elimizden gelen her şeyi yapacağız.”

ABD’nin Pretorya Büyükelçiliği daha önce vatandaşlarını olası terör eylemlerine karşı uyardı.

Büyükelçiliğin açıklamasında, “ABD hükümeti, teröristlerin 29 Ekim’de Johannesburg’da terör eylemleri gerçekleştirebilecekleri bilgisini aldı” denildi.

Bu, kamuoyunda tepkiye yol açtı ve Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa, uyarıyı yerel yetkililerle görüşmediği için ABD’yi eleştirdi.

Terör hareketleri konusunda uzman olan Ahmed Sultan, “ABD Hazine Bakanlığı’nın kararı, DEAŞ’ın lojistik, teknik ve operasyonel destekte kullanılan finansal destek ağları kurduğu anlamına geliyor, çünkü örgütün bu konuda geniş deneyimi var. Silahlı insansız hava araçları (SİHA), patlayıcı cihazlar üretimi gibi askeri kullanımlar için sivil amaçlarla ithal edilebilecek gübreler ve diğer malzemeler gibi çift kullanımlı ekipman satın alıyor” dedi.

Şarku’l Avsat’a konuşan Sultan açıklamasını şu ifadelerle sürdürdü;

“Güney Afrika civarında Mozambik merkezli eş-Şebab gibi DEAŞ’a bağlı bir örgüt olduğu düşünülünce, ülkede kuruluşlara ve bireylere son zamanlarda yaptırımların uygulanması şaşırtıcı değil. Başından beri DEAŞ’ın gözü Güney Afrika’daydı. Örgüt, yayınladığı haftalık Al-Naba dergisinde, Pretorya hükümetini Mozambik’teki eş-Şebab grubuna müdahale ederse, Güney Afrika’da misilleme yapmakla tehdit etti.”

ABD Dışişleri Bakanlığı, Mart 2021’de Kongo ve Mozambik’te DEAŞ’a bağlı grupları terör örgütleri olarak sınıflandırdı.

DEAŞ, örgütü kıtanın orta, doğu ve güney bölgelerinde tanıtmak için Nisan 2019’da Orta Afrika Vilayeti’ni kurdu.

Western Cape Üniversitesi Siyasi Araştırmalar Bölümü’nde araştırmacı olan Keith Gottschalk konuya dair şu yorumu yaptı;

“Güney Afrika’daki müfettişler genellikle yüksek suç oranlarının yükü altındadır ve mahkemeler genellikle yetersiz kanıt sunulduğundan suçlamaları düşürür. Yaptırımlarla hedef alınan dört kişi, 2018 yılında Güney Afrika polisi tarafından terör suçlamasıyla yakalanan yaklaşık bir düzine kişi arasındaydı. Ardından dedektifler ve savcılar yargılamaya devam etmek için yeterli kanıt toplamadığı için haklarındaki suçlamalar geri çekildi. Olan şu ki, önceki hükümetler döneminde istihbarat ve polis istihbarat teşkilatları başkanlarının atamalarında yolsuzluk hakimdi. Devlet güvenlik aygıtı da radikalleri izlemek yerine yozlaştırıldı ve siyasi muhalifleri gözetlemek için kötüye kullanıldı. Sonuç olarak güvenlik ve karşı istihbarat servislerinin etkinliği ciddi şekilde azaldı.”

Gri Liste

The Conversation sitesinde 10 Kasım’da yer alan, Siyasal Çalışmalar ve Yönetişim Profesörü Hasan Suleyman imzalı makalede “ABD’nin en son eylemi, Güney Afrika’nın, Mali Eylem Görev Gücü FATF’ın gözetim altındaki ülkeler listesi olan gri listeden kaçınmak istediği bir zamanda geldi” denildi.

Güney Afrika’nın kara para aklama ve terörün finansmanına karşı güçlü bir yasal çerçeveye sahip olduğunu ancak uygulanması konusunda önemli eksiklikler olduğunu vurgulayan Suleyman şöyle devam etti;

“Güney Afrika’nın ekonomi ve uluslararası duruş için olumsuz sonuçlarla yakından izlenen ülkeler gri listesine eklenmesi güçlü bir olasılık. 2007'den bu yana, Güney Afrika hükümeti ülkenin teröristler için bir cennet olmaması için çok az şey yaptı. Yolsuzluk, kamu hukukunun olmaması ve güvenlik hizmetlerinin partizan savaşlarına odaklanması, ülkedeki terörist finansörlerinin refahının arkasındaki nedenlerdir.”

Suleyman analizinde, El Kaide’yi finanse etmek için Afganları Destekleme ve İslam Mirasını Canlandırma Komitesi isimli iki kuruluş kuran, İbrahim Tantuş olarak da bilinen Abdulmuhsin Libi davasına da değindi.

Her ikisinin de Güney Afrika’da yetimlere yönelik yardım kuruluşu olarak faaliyet gösterdiğini vurgulayan Suleyman, “Aslında yetimler ya ölmüştü ya da mevcut değildi. 2010’da Güney Afrika Ticaret ve Sanayi Bakanlığı tarafından suç ve yolsuzluk ağlarının terörizmle ilişkisini gösteren bir ceza soruşturmasının ardından daha karmaşık bir örnek ortaya çıktı” diye yazdı.

Suleyman’a göre dava, vergi kaçakçılığı, kara para aklama, haraç, organize suç, dolandırıcılık ve uluslararası terörizmi finanse etmek için milyonların çalınmasıyla ilgiliydi.

Kaynak: Ortadoğu Haber