Makedonya'nın başkenti Üsküp'te Osmanlı döneminde inşa edilen Eski Üsküp Çarşısı'nda bulunan yorgancı Ali Halili, "çarşının son el yapımı yorgancısı" olarak asırlık aile geleneğini korumaya devam ediyor.
Çarşının açılışından bugüne kadar ulaşan nadir zanaatlardan birisi de yorgancılık oldu. Bu zanaatın Üsküp'teki son ustalarında biri olan Ali Halili'nin ailesi yaklaşık 100 yıldır yorgan üretiyor.
Halili, işine olan sevgisini anlattı.
Eski Üsküp Çarşısı'nda önceden 25 yorgancı bulunduğunu aktaran Halili, "Bir bir hepsi gitti, 25 kişiden sadece ben kaldım." dedi.
Dedesinin yorgancı olduğunu belirten Halili, "Babamdan sonra ise bu işin mirasçısı ağabeyimdi o da emekliye ayrıldı. Ondan sonra mirası ben üstlendim ve benimle (zanaat) de son bulacak. Çocuklar öğrenmek istemiyor, öğrenci de yok." ifadesini kullandı.
Halili, meslekte adabın önemine değinerek, "Yavaş yavaş zanaatı kavradığınızda ilk önce çıraksınız sonra kalfa ve sonunda ise usta oluyorsunuz. Ancak burada adap da saygı gösterme de var, müşteriyi gülümseme ile karşılama ve uğurlama, ona zanaatından her şeyi gösterme de var." diye konuştu.
Mesleğini nesilden nesile aktarılan bir iş olarak nitelendiren Halili, bunun aracılığıyla geleneksel ve kültürel mirasın yaratıldığını vurguladı.
El yapımı yorgan en az 50 yıl dayanıklıdır
Halili, "Doğal malzemeden yapılan yorganla 7 veya 8 saat uyursanız çok daha sağlıklı olacaksınız. Doktora mı para verirsiniz, yoksa doğal bir şekilde mi uyursunuz; bunun kararını siz vereceksiniz. Bir usta olarak size bu ürünün kullanılmasının sağlıklı ve 50 yıl dayanıklılığa sahip olduğunu söylüyorum." dedi.
Batı ülkelerinde daha fazla doğal malzemelere ve birkaç gün süren el yapımı ürünlere değer verildiğini vurgulayan Halili, şöyle devam etti:
"Bir yorgan yapımına her iki yüzü de alttan ve üstten olmak üzere dikilerek başlanır. Elle dikilen bir yorganda, yaklaşık 100 ila 120 bin iğne bulunur, bu ise bir ustalıktır. Çünkü bir el aşağıdan diğer el yukarıdan dikilmelidir, her şey eşit ve düz dikilmelidir. Bu ustalıktır, aynı zamanda da bir sanat."
Zanaatların güzelliğinin, benzersiz olmasından kaynaklandığının altını çizen Halili, hiçbir ürünün bir diğerine benzemediğini, her ürünün elle yapıldığını ve otantik olduğunu kaydetti.