Filistinli kadınlar, İngiliz ve Siyonist işgaline karşı örgütlenmede önemli bir rol oynadılar.
Filistinli kadınlar, hem Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra bölgenin İngiliz işgali sırasında hem de ikinci dünya savaşının ardından İsrail'in kurulmasından sonra yaklaşık bir asırdan fazla süredir mücadelenin ön saflarında yer alıyorlar. Kadınların Filistin direnişindeki ilk izleri 1929 yılındaki Burak Ayaklanmasına kadar gitmektedir.
Burak Ayaklanmasının görünürdeki nedeni Müslümanlar ve yeni gelen Yahudi işgaciler arasındaki Burak Duvarı sebebiyle yaşanan gerilimler olsa da, İngiliz yönetimi de öfkenin odağıydı. Filistinliler İngiliz sömürgesine en başından itibaren karşıydılar. Bu sebeple ayaklanma sırasında bölgedeki İngiliz politikalarına karşı savaşmak ayrı bir önem ve öncelik taşıyordu.
Dönemin önde gelen Filistinli kadın hareketleri öncüsü Matiel Mogannam, 1937'de yayınlanan Arap Kadını ve Filistin Sorunu adlı kitabında ayaklanmaya İngiliz tepkisini şöyle anlatıyor: “Yüzlerce erkek hapse atıldı, yüzlerce ev acımasızca yıkıldı. , yüzlerce çocuk yetim kaldı…" İngiltere'nin Filistin Büyükelçisinin 1 Eylül 1929'da yayınladığı bir bildiride Araplar "acımasız ve kana susamış" olarak nitelenmişti. Arap halkının tarihine eklenen bu lekeyi birileri temizlemeliydi.
Burak ayaklanması, İngiliz sömürgeciliğine karşı yeni bir örgütlü direniş dalgası başlattı ve daha da önemlisi, her kökenden kadınları özgürlük mücadelesine katılmaya zorladı.

Burak Ayaklanmasından sadece birkaç ay sonra, 26 Ekim 1929'da 200'den fazla kadının Filistin toplumu içindeki sorunları tartışmak üzere Kudüs'te bir araya geldiği ilk Arap Kadın Kongresi düzenlendi. Arap Kadın Kongresi, 1917 Balfour Deklarasyonunu ve Filistin'deki Siyonist işgalini çerçeveleyen bir dizi karar aldı.
Kadınlar ayrıca İngilizlerin Filistinlilere yönelik polis şiddeti ve toplu cezalandırma politikasını protesto ettiler. Bu görüşmenin ardından Arap Kadın Kongresi, taleplerini içeren bir muhtıra hazırlayarak, iletmek üzere Yüksek Komisyon'un Kudüs'teki binasına yürüdü.

Arap Kadın Kongresi öncelikle seçkin kadınlardan oluşmasına rağmen, İngiliz Mandası ve Filistin içindeki yapılanmasıyla ilgili konularda çok aktif ve eğitimliydiler. Aslında bu kadınlar, İngiliz sömürgeciliğinin Filistin'deki tarım endüstrilerini nasıl sömürdüğü ve kırsalında yıkıcı etkilere neden olduğu hakkında kamuoyu önünde ilk konuşanlar arasındaydı.
Arap Kadın Kongresi de 1929'daki tarihi toplantıları sırasında büyükelçinin evinden Kudüs'ün Eski Şehri'ne yürüdükleri bir gösteri düzenledi. Kadınlar önce arabalarla gösteri yaptı, araba sürerek Kudüs'teki çeşitli büyükelçiliklerin ve devlet dairelerinin önünden geçti. Sonra Kudüs'ün Eski Şehri boyunca yürüdüler.
Ülke genelinde, hem diplomatik diyalog hem de artan Siyonizm ve İngiliz sömürgeciliğinin tehditlerine karşı doğrudan direniş amacıyla daha fazla kadın sendikası ve örgütü oluşmaya başladı. 1932'de Filistinli liderler Yaffa'da bir araya geldiler ve Zorunlu Hükümet ile işbirliği yapmama kararını verdiler.

Filistin tarihi boyunca, birçok önde gelen feminist öncü, sömürgecilikle mücadele etmek için örgütleniyordu. En önde gelen Filistinli feministlerden biri, 1908'de Filistin'in Hayfa kentinde kurulan El-Carmel gazetesinin ortak editörü ve yazarı olan Sadhij Bahaa Nassar'dı.
El-Carmel, Filistin ulusal bilincinin şekillenmesine geniş ölçüde katkıda bulunan önemli bir gazeteydi. Ülke genelinde sömürgecilik karşıtı direniş için temel bir forum olarak hizmet ederek Fhalkı sömürgeciliğe ve Siyonizme karşı birleştirmeye yardımcı oluyordu.
1920'lerin başında, Nassar gazetenin bir bölümünü kadın meselelerini ve diğer önemli sosyal meseleleri tartışmaya ayırdı. Makaleleri, cinsiyetler arasındaki eşitlik tartışmalarından, artan siyasi aktivizme ve sömürgeci saldırganlığının ortasında milliyetçiliğe kadar uzanıyordu. Yazılarında, sömürgeciliğe karşı devrimci mücadelede kadınlara odaklandı.
1930'da Nassar, Filistin'in kurtuluşuna adanmış sömürgecilik karşıtı bir militan olan Mariam al-Khalili ile birlikte Hayfa Arap Kadınlar Birliği'ni kurdu. 1938'de Nassar, İngilizler tarafından direnişçilere silah sağladığı için tutuklandı ve neredeyse bir yıl hapis yattı. Onun gibi birçok kadın da araba koltuklarının altında ve evlerinde silah, patlayıcı gibi mühimmat saklamakla suçlandı.

1923'te Mısırlı Feminist Huda Sharawi tarafından kurulan Mısır Feminist Birliği (EFU), genellikle Arap dünyasındaki feminist örgütlenmenin başlangıç noktası ve Arap kadınlarını Ortadoğu'da harekete geçirmek için önde gelen bir kuruluş olarak kabul ediliyor.
EFU, Mısır'da toplumsal cinsiyet eşitliğini savunmuş, ayrıca hayatını Arap dünyasındaki feminist ağları güçlendirmeye adamıştı. Filistin'in kolonileştirilmesine karşı da mücadele vermişti.
1938'de EFU, Kahire'de Filistin Direnişi için Doğu Kadınları Konferansı'nı düzenledi. Sadhij Nassar, diğer Filistinli kadınlara birlikte konferansa katıldı. Konuşmasında Arap birliği ve bağımsızlık için sömürgeci güçlerle toplu olarak mücadele edilmesinin gerekliliğini vurguladı.
Arap kadınları direnişe geniş ölçüde katkıda bulundu. 1938'de Lübnan'dan Hannia Bint Abu Ahmed adlı bir Dürzi kadının Filistin'e kaçak silah sokmaya çalışırken sınırda yakalandığı bildirildi.
Resimde, Kahire'deki Filistin'in Savunması için Doğu Kadınlar Konferansı'na katılmak üzere Lydda'dan ayrılan Filistinli kadın delegasyonu görülüyor.

Fellah (Köylü) Kadınları
Elit toplumu oluşturan kadınlardan farklı olarak, fellah kadınları, resmi kurumlar aracılığıyla İngiliz Mandası ile ilişki kurmadılar ve siyasi seferberlik için gerekli araçlara ve kaynaklara erişimleri olmadı.
Buna rağmen, Filistin tarihinin en önemli şahsiyetleri, Filistin ulusal kültürünün ve kimliğinin temellerini koruyan fellah kadınlarıdır.
Saldırgan sömürgeci şiddetine ve yok etme politikalarına rağmen, Fellah kadınlar miraslarını ve Filistin köklerini korumak için savaştı.
Ellen Fleischmann, The Nation and It's New Woman adlı kitabında 1936'da Wadi Azzoun'da savaşta öldürülen "Fatma Ghazzal"ın adını belgeledi. Bu, belgelenen tek isim olmasına rağmen, Büyük İsyan sırasında birçok kadının erkeklerle birlikte savaştığı ve şehit olduğu bilinmektedir.
Ayrıca Büyük İsyan sırasında birçok kadın silah saklamak nedeniyle tutuklandı. Ellen Fleischmann, amcasının silahını samanlıkta saklayan Tarva Abdul Kerim'den bahseder. Ülke çeşitli bölgelerinden başka kadınlar da isyan sırasında silah saklamak sebebiyle hapis cezasına çarptırılmıştır.

İngilizler, Filistinli kadın ve çocukları yerinden ederek toplu cezalandırma politikları yoluyla büyük şiddet uyguladılar.
Filistinli kadınlar tutukluları ziyaret ederken aynı zamanda haber taşıyorlardı. Ya Taleen el Jabal (Dağa Tırmanmak) aslen Filistin'in kuzey Celile bölgesinde Filistinli kadınlar tarafından söylenen bu duruma örnek bir şarkıdır.
Bu direniş şarkısı kadınlar tarafından, hapsedilen erkekleri ziyaret etmek için dağa çıkarken söyleniyordu. Onlar şarkı söylerken, aslında direnişçi erkeklere hazırladıkları kaçış planları hakkında mesajlar veriyorlardı.
Filistinli kadınların birçok konudaki desteklerine ek olarak, Filistinli köylü kadınların isyanda oynadıkları temel rolü not etmek önemlidir. Birçok Filistinli gerilla, Büyük İsyan sırasında Filistin'deki köylerde barınak ve yiyecek aradı. Birçok İngiliz, direnişçilere “yasadışı olarak” barınak ve yardım sağlayan “fellah” (köylü) kadınlardan bahseder.
Fellah kadınlar ülke genelinde korkunç hapishane koşullarında tutulan esirlere yiyecek ve su getirmek için saatlerce yürüyorlardı.
Fellah kadınları, su toplamak için diğer köylere giderken İngilizlerin baskınlarına karşı köylüleri uyarıyolardı.
İngiliz askerleri ile direnişçiler arasındaki çapraz ateşte, köylüleri İngiliz askerlerine karşı uyarmaya çalışan çok sayıda kadının şehit olduğu kaydedilmiştir.