“Allaha şükür yüz ya da bin değiller.”

Önümüzdeki günlerde daha birçok "önemsiz" haber duyacaksınız.

Mescid-i Aksa'ya saldırmak ve ona saygısızlık etmek, Kudüs'ün Eski Şehri'nin ara sokaklarında kadınlara saldırmak, bir hastaneyi bombalamak, bir okulu yıkmak, Nablus'ta bir çocuğu kan kaybından ölüme terk etmek, binlerce insanı Gazze'den sürmek vb.

Zamanın çarkı geriye dönüyor.

İsrail Devleti böyle kuruldu.

Suç işlenir, ardından Arap ve Müslümanların öfkesi gelir. Birkaç gün veya hafta sonra Batı'nın caydırıcılığı karşısında acizliğimizi ve teslimiyetimizi hatırlarız. Suçlar devam eder ama zamanla sıradan haberler haline gelirler. Ve onlarca yıl sonra aptallar Filistinlilerin topraklarını terk ettiğini söylerler.

Dün Filistinliler hâlâ büyük bir İslam imparatorluğu vatandaşlığının zihniyetiyle yaşıyordu. Filistinli, Ümmetin ilk kıblesini, İsra ve Miraç diyarını terk edeceğini hayal bile edemiyordu.

Ümmet onları dün terk etti, bugün de terk ediyor ama Filistinliler teslim olmayı reddederek mücadeleye devam ediyor.

Madem Filistinliler İsrail'in gücünün, Amerika'nın ve tüm Batı'nın İsrail’e olan desteğinin, Müslümanların zayıflığının ve zaafının farkındaydı, o halde neden 7 Ekim saldırısını gerçekleştirdiler?

Çünkü ne olursa olsun her gün ölüyorlar!

Şimdi onlar ölüyor diye mi üzülüyorsun, yoksa İsrail'in işlediği suçların dehşetinden mi?

Futbol Ligi'ni takip etme keyfinizi böldüğümüz için üzgünüz.

Gazzeli çocuklara, televizyonda en sevdiğiniz diziyi izleme keyfinizi bozdukları için size bir özür mektubu göndermelerini söyleyeceğim.

Evet çaresiz ve zayıfız. Ne yapalım?

En azından Filistin haberlerinin rutin ve sıkıcı olmasına izin vermeyin.

Her damla kana karşılık bir gözyaşı dökün.

En azından tuttuğunuz futbol takımının haberlerini takip etmek kadar Filistin meselesini, İsrail ve Amerika düşmanlığını takip etmeye önem verin.

Bu çok mu fazla?

90 milyonluk bir ülkeden, tıpkı milyonların Beşiktaş'ı, Galatasaray'ı davası haline getirdiği gibi, Filistin'i de davası yapacak birkaç bin kişiyi istiyoruz.

“Bir de sizlerden, iyiliğe çağıran, doğruyu emreden, kötülükten alıkoyan önde gider bir topluluk bulunsun! İşte arzularına erecek olanlar, onlardır.” (Ali Imran Suresi)

Ama yenilgiden ve hayal kırıklığından korkuyoruz.

Ben de ondan korkuyorum.

Peygamberlerin de bir noktada hüsrana uğradığını hayal edin.

Peki o çok kötü anın ardından ne oldu?

Fatih Camisi'nde imama ve cemaate bıçakla saldıran sanığa 22 yıl 9 ay hapis cezası verildi Fatih Camisi'nde imama ve cemaate bıçakla saldıran sanığa 22 yıl 9 ay hapis cezası verildi

“Nihayet peygamberler ümitlerini kesecek hale geldikleri ve kendilerinin yalancı çıkarılmış oldukları zannına kapıldıkları zaman, onlara yardımımız geldi ve dilediklerimiz kurtuluşa erdirildi. Suçlular topluluğundan ise azabımız geri çevrilmez!” (Yusuf Suresi)

Zafer Allah'dan gelecektir ve uyanık olanlar her zaman olayların gidişatını değiştirmek için bir şeyler yapabilecekleri anlar yakalayacaktır.

Uyanık kalın. Sokakları terk etmeyin. Filistin'in, bütün Filistin'in kurtuluşuna, İslam bayrağını o toprakların her şehrine, kasabasına, köyüne dikmekten daha azına sevinmeyin.

Yakın hafızamızı silmeye çalışıyorlar. 7 Ekim hatırası, tüm Arap ve İslam rejimlerini ifşa etti, İsrail'i haritadan silmenin mümkün, hatta kolay olduğunu gösterdi. 

Kesinlikle bunu unutturmalarına izin vermeyin.

Modern tarih sonuçta üç gün içinde özetlenecek. Siyonistlerin Kudüs'ü işgal ettiği gün, 7 Ekim, ve Filistin'i temizleyip Müslümanlarla Aksa’da zafer namazı kıldıkları gün.

Bu süre zarfında sen ve ben neredeydik?

Şimdi önemli olan bu.

Muhammed Abid / Daily Ummah

Editör: Mücahit Talha Altın