İsrail kurulduğundan beri Filistin'e uyguladığı işgal ve yıldırma politikalarını 7 Ekim 2023 itibarıyla Gazze'yi aralıksız bombalayarak sürdürüyor. İsrail'in 27 Ekim 2023'te Gazze’ye yönelik başlattığı kara harekatından ateşkes anlaşmasına varılan 15 Ocak 2025'e kadar 15 ay geçti.

İsrail'in askeri olarak köşeye sıkışması ateşkesi getirdi

İsrail, 27 Ekim 2023'te başlattığı kara harekatının hedefleri olarak Hamas'ın elindeki rehineleri kurtarmayı, Hamas'ın askeri ve siyasi varlığını ortadan kaldırmayı ve Gazze'nin İsrail için bir tehdit oluşturmamasını sağlamayı deklare etmişti. Ne var ki Gazze'de 15 aydır süren ve 50 binin üzerinde Filistinli'nin hayatına mal olan İsrail saldırıları, belirlenen operasyonel ve stratejik amaçlarını gerçekleştiremedi. İsrail'i ateşkes masasına oturtan ve masadan kalkmasını zorlaştıran başlıca etken bu oldu. Zaten İsrail harekatın başında duyurduğu amaçlarına ulaşabilseydi karşısında ateşkes müzakeresi yapacağı bir Hamas da olmayacaktı.

15 aydır süren ve soykırım boyutuna ulaşan harekatın başlıca operasyonel amacı rehinelerin kurtarılmasıydı. Hamas'ın elindeki 251 rehinenin 4'ü Hamas tarafından tek taraflı olarak, 105'i ise bugüne kadarki rehine takaslarında salıverilmişti. İsrail bombardımanlarında onlarca rehine hayatını kaybederken bugüne kadar sadece 8 rehine İsrail operasyonları neticesinde sağ olarak ele geçirilebildi. Hamas 98 İsrail vatandaşının daha elinde olduğunu dile getirirken İsrail kamuoyu, hükümet üzerindeki baskısını gün geçtikçe artırdı. Açıkçası Türkiye ölçeğinde ortalama bir ilçe, belki geniş bir mahalle büyüklüğündeki Gazze'de 15 ayın sonunda toplamda 8 rehinenin kurtarılabilmesi ve Hamas'ın halen daha 100'e yakın rehineyi saklayabilmesi İsrail ordusu (IDF) için büyük bir başarısızlık. İsrail'i ateşkes sürecini kabul etmeye getiren ilk etken rehineler konusundaki bu operasyonel başarısızlık oldu.

İsrail'i ateşkesi kabule zorlayan ikinci bir operasyonel faktör ise devasa boyutlardaki teknoloji ve ateş gücü üstünlüğüne ve savaş hukukunu hiçe sayan uygulamalarına rağmen sahada yaşadığı can kayıpları oldu. İsrail, 7 Ekim 2023'ten bugüne 891 askerini kaybetti. Bunların 329'u Hamas'ın 7 Ekim Aksa Tufanı Operasyonu'nda hayatını kaybederken geriye kalanların büyük kısmı Gazze'de öldürüldü. Bu, İsrail ordusunun 1973'teki savaştan sonra yaşadığı en büyük kayıp oldu.

15 ay boyunca bombalanan ve taş üstünde taş kalmayan Gazze'de İsrail geçtiğimiz pazartesi günü 5 askerinin daha öldürüldüğünü duyurdu. Dışarıdan hiçbir destek alamayan, taş üstünde taş kalmayan bu kadar küçük bir bölgede hala kayıplar yaşayan İsrail için bu başarısızlık askeri çözüme olan inancını sarsan ikinci operasyonel faktör oldu. Soykırımla geçen 15 ayda 28 askerinin intihar ettiği, yüzlerce askerinin psikiyatrik tedaviye başladığı, savaş karşıtı askerlerin toplu açıklamalarının ülke gündemine oturduğu, ordusu savaşma azmini yitiren İsrail için bu ateşkes çoktandır bir mecburiyet haline gelmişti.

İsrail, gün geçtikçe meşruiyeti kaybetti

Ayrıca İsrail'i sadece operasyonel faktörler değil son 15 ayda yaşanan stratejik mahiyetteki değişimler de giderek köşeye sıkıştırdı. İsrail, Hamas'ı ortadan kaldırmak adına lider kadrosuna suikastlar düzenlerken Hamas, Filistin halkı nezdinde daha da büyüdü ve destek gördü. Önümüzdeki yıllarda kaç Filistinli çocuğun adı Yahya veya İsmail konacak, bu durumun bir başka göstergesi olacak.

Tabii İsrail'in asıl meselesi Hamas değil. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve bakanları Tevrat'ta yok edilmesi emredilen Amalek toplumuna yaptıkları referanslarla Filistin halkını ortadan kaldırma, en azından demografik olarak baskılama niyetlerini ortaya koydular. Geçtiğimiz 15 aylık süreçte onlarca yıldır doğrudan veya dolaylı olarak süren bu demografik savaş da İsrail için kayıpla sonuçlandı. İsrail, apartheid rejimi altında yaşayan 2 milyonluk bir Filistinli topluma sahip. Buna Batı Şeria ve Gazze'de işgal altında yaşayan 5 milyon Filistinli de eklenince İsrail'in kendi denetimindeki topraklarda azınlıkta kalma korkusu var.

Emevi Camisi'nde cuma namazı sonrası PKK/YPG protesto edildi Emevi Camisi'nde cuma namazı sonrası PKK/YPG protesto edildi

Bu noktada, son 15 aylık süreçte İsrail gazeteleri pek çok kereler İsrail’den ülke dışına gerçekleşen Yahudi göçlerini haberleştirdi. İsrail gazetelerince yapılan haberlerde harekatın daha ilk 6 ayında İsrail'i temelli olarak terk edenlerin sayısının 50 bini bulduğu söyleniyor. Dahası İsrail’in bir devlet politikası olarak kurulduğu günden beri, hatta henüz kurulmadan önceki Balfour Deklarasyonu'ndan beri özendirilen Filistin'e Yahudi göçü trendi de bu süreçte darbe aldı. Sonuç olarak, İsrail savaş boyunca Filistin'den daha büyük bir nüfus kaybı yaşadı.

İsrail'in ikinci kaybı zaten dünya genelinde çoktan yitirdiği meşruiyetini Batı dünyasında da kaybetmesi oldu. Soykırımcı olduğu tescillenen, soykırımdan sorumlu tutulan devlet yetkilileri hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından tutuklama kararı çıkarılan İsrail artık Batı dünyasında da yalnızlaşıyor. Son bir yıl içinde Norveç, İspanya, İrlanda gibi ülkelerin de katılmasıyla Filistin’i tanıyan Birleşmiş Milletler (BM) üyesi devlet sayısı 146’yı buldu.

Amerika Birleşik Devletleri'ndeki (ABD) üniversiteler, Avrupa sokakları aylarca İsrail’i ve bu soykırımı durdurmak için bir şey yapmayan kendi hükümetlerini protesto etti. ABD’de Demokratların hezimetiyle sonuçlanan 2024 seçimlerinde Joe Biden yönetiminin bu soykırımın başlıca sponsoru olması da rol oynadı. Bu konjonktürde İsrail’in ikinci stratejik kaybı, tek destekçisi olan Batı dünyasında da artık problemler yaşaması ve giderek yalnızlaşmasıdır. Ateşkesi mümkün kılan bu faktörler ateşkesin sürdürülmesi için de rol oynayacaktır.

Ateşkesin sürdürülebilmesi için dikkatli olunmalı

Yine de ateşkes süreci boyunca ihtiyatlı olmakta fayda var. Hamas elindeki rehineleri ateşkes sürecinde saldıkça Netenyahu, rehine yakınlarının başını çektiği kamuoyu baskısından arınabilir ve İsrail alışılagelmiş keyfi tutuklama, işkence, infaz ve abluka politikalarına dönebilir. Bu riske karşı en büyük güvence ise tuhaf biçimde önümüzdeki hafta ikinci dönemine başlayacak olan seçilmiş ABD Başkanı Donald Trump olacak. Kabinesinde çok sayıda Siyonizm yanlısı isme yer veren Trump, buna rağmen ikinci döneminde Filistin’de yeni bir tırmanmayla uğraşmak istemeyecektir.

Trump vadettiği üzere ikinci başkanlık döneminde Rusya-Ukrayna ve İsrail-Filistin meselelerinde nihai bir sonuca varmayı amaçlayacak. Bu noktada Trump, önümüzdeki süreçte 2020'de imzalanan ancak seçimde Biden'a kaybetmesiyle kadük kalan Abraham Anlaşmalarını tekrar gündemine alacak ve Hamas'sız ve daha küçük bir Filistin temelinde kalıcı bir barış anlaşması dayatmayı deneyecektir.

[Doç. Dr. Hüseyin Alptekin, Siyaset Bilimcidir.]

* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Daily Ummah'ın editoryal politikasını yansıtmayabilir.