Uluslararası hukuk uzmanı Bird-Leakey, UCM'nin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında çıkardığı tutuklama emirleri ve İngiltere'nin bu kararı uygulama konusundaki yasal yükümlülüklerine ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Mahkemenin tutuklama emirlerinin "son derece önemli karar" olduğunun altını çizen Bird-Leakey, "Bu karar, bize uluslararası hukukun ve UCM'nin yapması gerekeni yaptığını gösterdi." ifadesini kullandı.
Bird-Leakey, İngiltere'nin, UCM'nin tutuklama emri nedeniyle hayal kırıklığına uğradığı yorumunda bulunarak, mahkemenin kararının İngiltere'yi İsrail'in eylemleri hakkında net duruş sergilemeye zorladığını aktardı.
"Bu, onları tepki vermeye zorlayıp, İsrail'in ne yaptığı konusunda nerede durduklarını açıkça ifade etmeye zorladı." diyen Bird-Leakey, İngiliz hükümetinin çoğunlukla "ABD ne yapıyorsa onun yanında olma" tutumunu benimsediğini ifade etti.
"İsrail lobisi, her sektöre ve siyasi partiye yerleşmiş durumda"
Ülkedeki genel seçimlerden önce mevcut İşçi Partisi hükümetinin, önceki hükümetten farklı olarak uluslararası hukuka dayalı tutum sergileyeceği vaadinde bulunduğunu hatırlatan Bird-Leakey, ancak yeni hükümetin bu vaadini yerine getirmediğini ve mahkemenin tutuklama emrini halen tamamen desteklemediğini bildirdi.
Bird-Leakey, İngiltere'nin UCM'nin tutuklama emri karşısında net tutum sergileyememesinin temelinde ise iki önemli faktör olduğu değerlendirmesinde bulundu.
İlk olarak, İngiltere ile İsrail arasındaki tarihsel ilişkiye dikkati çeken Bird-Leakey, İkinci Dünya Savaşı sonrasında İngiltere'nin hissettiği suçluluk duygusunun, "İsrail'in o tarihten bu yana tam bir dokunulmazlıkla hareket etme iznine yol açtığını" söyledi.
Bird-Leakey, İngiliz hükümetinin, İsrail'i eleştirememesinin ve bağımsız mahkemelerin Netanyahu hakkında verdiği tutuklama kararına rağmen tepkisiz kalmasının, bu suçluluk duygusunun sonucu olduğunu dile getirdi.
Ayrıca, ülkedeki İsrail lobisinin çok güçlü ve etkin olduğuna işaret eden Bird-Leakey, "İsrail lobisi, her sektöre ve siyasi partiye yerleşmiş durumda ve burada politikacıların, İsrail'in hoşlanmadığı herhangi bir şeyi söylemesi çok zor çünkü bu durum finansal veya diplomatik sonuçlara yol açabilir. Bu da İngiliz hükümetinin ne söyleyeceğini ve neye destek vereceğini büyük ölçüde etkiliyor." diye konuştu.
İngiltere'nin UCM'nin tutuklama emrine karşı kararsız tutumunun arkasındaki ikinci önemli faktörün ise İngiltere'nin kendisinin de karara karşı ne yapacağı konusunda net olmaması olduğunu bildiren Bird-Leakey, "İngiltere'de bu konuda güvensizlik duygusu var ve rüzgarın nasıl eseceğinden tam olarak emin değiller." diye konuştu.
Lara Bird-Leakey, İngiltere'nin, ABD ve İsrail ile mi yoksa diğer ülkelerle mi daha yakın duracağı konusunda halen birtakım endişeler taşıdığına işaret etti.
"İngiltere'nin UCM'nin kararına yaklaşımı, İsrail'in soykırımını örtbas eden bir politika"
Uluslararası hukuk uzmanı Bird-Leakey, İngiltere'nin UCM'nin kararına yaklaşımını, İsrail'in Gazze'deki soykırımlarını ve savaş suçlarını örtbas eden bir politika olarak değerlendirdiğini belirterek, şunları söyledi:
"İngiltere sadece suç ortağı değil, aynı zamanda Gazze'de gördüğümüz olaylarda aktif katılımcıdır. İngiltere, İsrail'i diplomatik, siyasi, ekonomik ve savunma alanlarında sadece 7 Ekim'den sonra değil, çok daha önce de destekledi ve Gazze'de şu anda ne olduğunu anlayan herkes, bunun yalnızca 1948'den beri İsrail'in tam bir dokunulmazlıkla hareket etmesine izin verildiği için gerçekleşebildiğini bilir."
"İngiltere şu anda panik halinde"
Lara Bird-Leakey, UCM'nin kararı sonrası, İngiliz mahkemelerinin, Netanyahu'nun İngiltere'ye seyahat etmesi durumunda "dokunulmazlık dahil" çeşitli konuları değerlendireceği iddialarına ilişkin de konuştu. Bird-Leakey, İngiliz hükümetinin, tutuklama kararına uymamak için böyle bir yöntem seçmesinin muhtemel olduğunu dile getirdi.
Bird-Leakey, İngiliz hükümetinin bu politik söylemini, uluslararası hukukta diplomatik kişilerin dokunulmazlığı ilkesi ve ülke içinde izlenmesi gereken bazı iç hukuk süreçlerine dayandırdığını aktardı.
İngiliz araştırmacı sözlerini şöyle sürdürdü:
"İngiltere şu anda panik halinde çünkü birdenbire gerçekten bunu uygulamak zorunda kalabilecekleri gerçeğiyle karşı karşıya kaldı ve yargı süreciyle ilgili bu tür politik söylemin, süreci ertelemek için kullanmaya devam etmelerinin çok olası olduğu kanaatindeyim. Ancak, uluslararası bağlamda, İngiltere'nin tutuklama ve gözaltı işlemi yapıp yapamayacağını değerlendirme süreci, Roma Statüsü altındaki yükümlülüklerini ve UCM'ye karşı olan yükümlülüklerini geçersiz kılmaz. Bu yükümlülükler, iç hukuk yasalarından önce gelir. Bu tutuklama kararı onaylandığına göre ve İngiltere, Roma Statüsü'ne taraf ülke olduğu için bu onların birinci yükümlülüğüdür ve iç süreçle geri alınamaz. İngiltere bireyleri kendi yasalarına göre değerlendirmeye karar verebilirler, ancak bu, tutuklama ve gözaltı yükümlülüğünü göz ardı edebilecekleri anlamına gelmez."
"David Lammy ve Keir Starmer'ın artık saklanacak yeri kalmadı"
Bird-Leakey, İngiliz hükümetinin, uluslararası mahkemelere karşı yükümlülüklerini yerine getirip getirmeyeceğini açıkça ortaya koyması gerektiğinin altını çizdi.
Bu bağlamda, ikisi de avukat olan İngiltere Başbakanı Keir Starmer ve Dışişleri Bakanı David Lammy'nin uluslararası hukukla bağdaşmayan açıklamalarına da tepki gösteren Bird-Leakey, şöyle devam etti:
"David Lammy ve Keir Starmer'ın artık saklanacak yeri kalmadı. İngiltere, artık uluslararası güç veya hukukun üstünlüğünü savunan güçlü bir ülke olarak kabul edilmiyor çünkü Keir Starmer ve David Lammy, sistematik olarak tüm yükümlülüklerini ve İngiltere'nin sahip olduğu tüm güvenilirliğini zayıflattı. Her ikisi de avukat ve bu ünvanlarını, büyük ve akıllıca bir şey söylemek istediklerinde, kendilerini yetkiliymiş gibi göstermek istediklerinde kullanıyorlar fakat hukuki bir çıkmazla karşılaştıklarında, dönüp kapıyı çarpıyorlar."
"Siyasilerin hoşlanmadıkları bir sonuçtan kaçınma çabası"
Bird-Leakey, Lammy ve Starmer'ın, genel seçimlerden önceki muhalefet dönemlerinde, Muhafazakar Parti hükümetinin tutumunun karşısında durduklarını ancak iktidara geldiklerinde hukuk geçmişlerini, Dışişleri Bakanlığından ve kendi avukatlarından gelen hukuki analiz ve tavsiyeleri dikkate almadıklarını bildirdi.
Uluslararası hukuk uzmanı Bird-Leakey, ülke siyasetindeki bu iki önemli ismin, uluslararası mahkemelerin kararı karşında sergilediği kararsız tutumu, "hoşlanmadıkları bir sonuçtan kaçınma çabası" olarak değerlendirdi.