İki farklı tıp dergisinin yayımlamayı reddettiği "Gazze'deki soykırımı kınayın ve harekete geçin" başlıklı acil çağrı metninde, İsrail'in, "Gazze'nin sağlık sistemini yok etmeye yönelik planlı bir politika" izlediği ve bunun savaş suçu teşkil ettiği yönündeki Birleşmiş Milletler (BM) araştırma komisyonlarının tespitlerine yer verildi.
"Dünya çapındaki tıp derneklerinin sağlığın inkar edilmesini çoktan kınaması gerekirdi." ifadesine yer verilen metinde, bu duruma sessiz kalan tıp kuruluşlarının da Gazze'de işlenen suçların ortağı olmaya devam edeceği vurgulandı.
Sağlık sistemine yönelik sistematik saldırılar
Bildiride, Gazze'nin kuzeyindeki Kemal Advan, Endonezya ve Al-Avda Hastanelerinin 8 Ekim'de tahliye emri aldığı ve bu hastanelerin, Gazze'deki sivil yaşamının devamı için hayati olduğu belirtildi.
Bölgede binlerce hastaya hizmet veren bu hastanelerin tahliyesinin Gazze'nin kuzeyindeki etnik temizlik girişiminin bir parçası olarak değerlendirildiği acil çağrı metninde, tıp dünyasının bu katliama sessiz kalmaması gerektiği ifade edildi.
Kemal Advan Hastanesi'nde yoğun bakımda çocuk hastaların bulunduğu, diyaliz hastalarının tedavi gördüğü, yüzlerce yaralı ve ölünün hastaneye getirilmeye devam ettiği anlatılan metinde, Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) hastaları tahliye etmek için en az 7 kez İsrail ordusundan izin istediği ancak reddedildiği kaydedildi.
Çağrı metninde, İsrail'in sağlık sistemine yönelik saldırılarının neticesinde en az 1000 sağlık çalışanının öldürüldüğü, 300 sağlık personelinin kaçırıldığı ve bunlardan 4'ünün gözaltında hayatını kaybettiği bildirildi.
Hastanelerde damar yolları takılı ve elleri bağlı halde infaz edilmiş hastalar bulunduğu aktarılan metinde, Gazze'de görev yapan 44 uluslararası doktorun, çocukların İsrailli keskin nişancılar öldürdüğünü teyit ettiği vurgulandı.
Gazze'deki tüm hastanelere ve yenidoğan yoğun bakım ünitelerine yönelik saldırıların sürdüğü kaydedilen çağrıda, 220 BM ve uluslararası yardım çalışanının da yaşamını yitirdiği ifade edildi.
Dergiler, çağrı metnini yayımlamadı
Profesör Manduca, Gazze'deki soykırımı, İsrail'in hastanelere ve sağlık çalışanlarına yönelik saldırılarını ve tıp dünyasının sessizliğini AA muhabirine değerlendirdi.
Manduca, 2010-2019 yıllarında yılda 2-3 kez Gazze'ye giderek her seferinde 2-3 ay boyunca Şifa Hastanesi'nin çeşitli bölümlerinde çalıştığını belirtti.
Kovid-19 salgını nedeniyle ara verdiği Gazze ziyaretlerine Ekim 2022'de yeniden başladığını anlatan Manduca, Ekim 2023'te tekrar Gazze'ye gitmek üzere hazırlanırken saldırıların başladığını kaydetti.
Manduca, hazırladıkları acil çağrı metnini iki farklı tıp dergisine gönderdiklerini, dergilerden birinin hiç cevap vermediğini, diğerinin ise "yeterli etik içerik bulunmadığı" gerekçesiyle yayını reddettiğini söyledi.
"Görünen o ki dergilerde sadece olayları aktarmak mümkün ama tıp örgütlerini eleştirmek ve harekete geçmeye çağırmak kabul görmüyor." diyen Manduca, bu nedenle bildiriyi sosyal ağlar üzerinden yaygınlaştırmaya karar verdiklerini ifade etti.
"Hastanelere saldırı bir strateji"
Gazze'deki sağlık sistemine yönelik saldırıların detaylarını anlatan Profesör Manduca, İsrail'in 36 hastanenin tamamını, birçok birinci basamak sağlık tesisini ve BM Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) dahil sağlık hizmeti veren diğer kurumları hedef aldığını belirtti.
Manduca, "Saldırılar sistematik bir şekilde devam ediyor. Doktorlar hastanelerin işlevselliğini kısmen yeniden sağlar sağlamaz tekrar bombalanıyor. Ambulanslar hedef alındı ve diğer savaşlarla kıyaslanamayacak sayıda sağlık personeli öldürüldü." dedi.
Hastanelere yönelik saldırıların planlı ve sistematik olduğunu vurgulayan Manduca, şunları kaydetti:
"Bu bir gerçek ki kronik hasta veya yaralı olsun, insanların tedavi olma imkanını ortadan kaldırırsanız, tüm nüfusun hayatta kalmasını son derece zorlaştırırsınız. Hastaneleri bombalayarak bunu kolayca başarıyorsunuz. İlaçlara ve tıbbi malzemelere erişimi imkansız hale getiriyorsunuz. Hastaneler için gerekli malzemelerin yokluğu veya kıtlığı zaten kronik bir sorundu ancak yeni olan, personelin, altyapının ve her türlü tedarik hizmetinin hedef alınması, devlet kurumlarından özel kurumlara ve STK'lere kadar her düzeyde gerçekleşiyor. Bu bir politika, bir strateji."
"İsrailli doktorlar uluslararası yükümlülüklerine aykırı davranış sergiledi"
İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarında sağlık profesyonelinin sessiz kalmasını ve bazı durumlarda işbirliği yapmasını eleştiren Manduca, "Ekim ayında İsrailli 99 doktorun, Filistinlilere yönelik saldırıları destekleyen bir mektup yayımladığı biliniyor. Ayrıca, İsrail hapishanelerinde Filistinli tutuklulara yönelik kötü muameleye katıldıklarını açıklayan 3 tıp çalışanı da bu durumu ifşa etti." diye konuştu.
Profesör Manduca, Gazze'de ciddi hastalıkları olan hastaların İsrail'deki hastanelerde tedavi görmelerine izin verilmemesi ve gerekli tıbbi yardımın ulaştırılmamasının son derece endişe verici olduğunu vurgulayarak, özellikle İsrailli doktorların ve sağlık çalışanlarının uluslararası sağlık etiği ve meslek kuruluşlarının yükümlülüklerine aykırı davranışlar sergilediğini savundu.
"Büyük sağlık kuruluşları da Gazze'deki duruma sessiz kaldı"
Tıp örgütlerinin Gazze'de yaşananlar karşısındaki sessizliğini "korkunç" olarak nitelendiren Manduca, sadece İsrail'deki değil, diğer ülkelerdeki büyük sağlık kuruluşlarının da bu duruma sessiz kaldığını ifade etti.
Manduca, "Bazı öğrenci birlikleri ve yerel tıp dernekleri tepki gösterse de büyük sağlık kuruluşlarının bu konuda kamuoyu oluşturarak baskı yapması gerekli. Gazze'deki acil duruma yanıt olarak birçok tıbbi misyon gerçekleştirilmek istendi ancak İsrail tarafından engellendi. Son dönemde, Filistin kökenli doktorlara dahi bölgeye giriş izni verilmediği belirtiliyor. İsrail'in izin vermemesi nedeniyle son bir ayda Gazze'nin kuzeyine acil tıbbi yardımların ulaştırılması da mümkün olamadı." diye konuştu.