Zarni, AA muhabirine, UCM Savcılığının Min hakkında ArakanMüslümanlara yönelik suçlar nedeniyle istediği tutuklama emrinin olumlu bir adım olduğunu dile getirdi.

Zarni, tek bir general için çıkarılacak tutuklama emrinin, bir milyondan fazla Arakanlı Müslüman'ın atalarının topraklarına güvenli şekilde geri dönüşü ve toplumlarını yeniden inşa etmeleri amacıyla yeterli olmadığını vurguladı.

Gerçek adaletin üç temel şartı

Arakanlı Müslümanlar için gerçek adalete ulaşılmasının sadece bir tutuklama talebiyle olmayacağını düşündüğünü anlatan Zarni, "Soykırım mağdurları için gerçek adaleti arıyorsak komuta sorumluluğu olan bir, iki hatta yarım düzine askeri lideri yargılamak yeterli değil. Arakanlı Müslümanlar için adalet, sadece soykırımı düzenleyen birkaç üst düzey komutanı hapsetmek değil." dedi.

Zarni, Arakanlı Müslümanlar için adaletin 3 temel şartını sıralayarak, "Öncelikle atalarının toprakları Kuzey Arakan'a güvenli dönüş, ardından topraklarını geri alma ve sonra da güvenlik içinde toplumlarını, yaşamlarını, okullarını, hastanelerini, işletmelerini ve camilerini yeniden inşa edebilme imkanı. Bu üç temel unsur, onların ekonomilerini, toplumlarını ve diğer kültürel ve entelektüel kurumlarını yeniden inşa etmelerini sağlayacak." diye konuştu.

Soykırımın devlet eliyle yapıldığına dikkati çeken Zarni, "İnsanlığa karşı suçlar ve soykırımlar, genellikle siyasi devletler ve rejimler tarafından ordu, paramiliter gruplar, milis grupları ve kolluk kuvvetleri hatta hukuk sistemi kullanılarak işleniyor. Arakanlı Müslümanların durumu, soykırım ders kitabı örneği olacak bir durum." ifadelerini kullandı.

Zarni, UCM'nin tutuklama talebinde bulunduğu Myanmar askeri yönetiminin lideri General Min Aung Hlaing'in rolünü, "O, Myanmar'ın Milosevic'i, Myanmar'ın Netanyahu'su. 2017'de ordusunun Arakan eyaletindeki tüm öldürme, toplu tecavüz, katliam ve yıkımlarının ortasında, askeri birliklere ve halka yönelik meşhur konuşmasında Arakanlı Müslümanların varlığının, yaşamlarının ve Myanmar topraklarındaki mevcudiyetinin İkinci Dünya Savaşı'ndan 'yarım kalmış bir iş' olduğunu söyledi. Böylece bu yarım kalmış işi bitirme sinyalini açıkça verdi. Soykırım bunun aracıydı. General Min, Netanyahu kadar kötücül, ırkçı, şiddet yanlısı ve soykırımcı olarak görülmeli." değerlendirmesinde bulundu.

"Soykırım, 1970'lerden beri devam ediyor"

Komuta sorumluluğu bulunan kişilerin bireysel hesap verebilirliğinden ziyade soykırımın kurumsal boyutuna dikkati çeken Zarni, şunları kaydetti:

"Bir milyon Arakanlı Müslüman'ın 6 ay ila 2 yıl içinde toplu olarak sürgün edilmesi bir kitle suçu ancak Arakanlı Müslümanlara yönelik kurumsal zulüm 1970'lere kadar uzanıyor. Bu yüzden buna 'kademeli uygulanan soykırım' diyoruz. UCM savcısının yaptığı olumlu ve içtenlikle destekliyorum ancak hukuku adaletle karıştırmamak gerekir."

Zarni, soykırım suçlarının genellikle devletler tarafından ırkçı toplumun desteğiyle işlendiğini belirterek, "Nazi rejiminin Yahudilere ve diğer azınlıklara karşı soykırımı, Alman halkının desteğiyle gerçekleşti. Myanmar Budist toplumu da soykırım ırkçılığı alanına girdi. Sözde demokratik devrimcilerden bile Arakanlı Müslümanları Myanmar'ın insanları olarak kabul etmeye hazır olduklarına dair bir içten değişimi görmedim." diye konuştu.

UCM'nin yaklaşımını da eleştiren Zarni, "Mahkemenin tek bir Myanmar generali için tutuklama talebinde bulunmak amacıyla 5 yıl beklemesi endişe verici. 6 gün önce Netanyahu ve Gallant hakkında tutuklama kararı çıkarılması olumlu. Mahkemeyi ve savcıları bu cesur adımlarından dolayı takdir ediyorum. Myanmar generalini de yargılamalarını destekliyorum ancak Arakanlı Müslümanlar için adalet, mahkemenin sağlayabileceğinin ötesine geçmeli." ifadelerini kullandı.

"Toplumsal ön yargılar devam ediyor"

Zarni, Arakanlı Müslümanların geri dönüşlerinin önündeki iki temel engeli şöyle açıkladı:

"Birinci engel Myanmar toplumu. Farklı etnik gruplar, farklı dinler, ana akım Budistler hatta bazı Myanmar Müslümanları, Arakanlı Müslümanların oraya ait olmadığına inandırıldı. İngiliz döneminde mevsimlik tarım işçisi olarak geldikleri ve İngilizler gittikten sonra ülkede kaldıkları propagandası yapıldı. Myanmar ordusu tarafından üretilen bu propaganda, Aung San Suu Çii dahil siyasi parti ve liderler, rahipler ve diğer etnik azınlıklar tarafından kabul gördü."

Demokrasi, federal özerklik ve insan hakları isteyen bazı grupların, Arakanlı Müslümanların da aynı haklara tabi olduğunu kabul etmeye hazır bulunmadığını anlatan Zarni, “Bu iç engelin değişmesi için tüm Myanmar kanaat önderleri, gazetecileri, eğitimcileri ve devrim liderlerinin bir araya gelip 'Arakanlı Müslümanları geri kabul ediyoruz, onlar toplumumuzun parçası, onlar bizim kardeşlerimiz.' demeleri gerekiyor ancak bu olmuyor." değerlendirmesinde bulundu.

Zarni, Arakanlı Müslümanların topraklarına dönüşünün önündeki ikinci engelin uluslararası toplumun aktif rol almaması olduğunu söyleyerek, "2016-2017'den bu yana ülkelerinden zorla çıkarılan bir milyon Arakanlı Müslüman'a Bangladeş dahil komşu ülkelerde gereken koruma sağlanamadı. Bangladeş, onları 'Myanmar'dan zorla yerinden edilmiş kişiler' olarak tanımlıyor. Hayır, onlar soykırım mağduru ve mülteci sözleşmesi kapsamında Arakanlı mülteciler." ifadelerini kullandı.

Hollandalı Yahudi gazeteci: "Müslümanlar, Yahudilerden daha fazla ayrımcılığa uğruyor" Hollandalı Yahudi gazeteci: "Müslümanlar, Yahudilerden daha fazla ayrımcılığa uğruyor"

"Arakan Ordusu da ırkçı"

Arakan eyaletinin Myanmar'da orduyla çatışan silahlı isyancı gruplardan Arakan Ordusu'nun kontrolünde bulunduğunu anlatan Zarni, "Arakanlı Müslümanların toprakları, şu an ‘Arakan Ordusu’ adlı silahlı milislerin kontrolünde. Arakan Ordusu da Arakanlı Müslümanlara karşı aynı derecede ırkçı, soykırımcı ve şiddet yanlısı olduğunu defalarca gösterdi." dedi.

Zarni, çözüm önerisi olarak Arakanlı Müslümanlara mülteci statüsünün verilmesi ve ardından Türkiye, Çin, Hindistan ve diğer bölge ülkelerinin bir araya geldiği devletler arası konferans düzenlenmesinin gerektiğini belirterek, “Konferansın tek odağı, Arakanlı Müslümanların gönüllü şekilde evlerine dönüşü olmalı. Bangladeş, Hindistan, Çin, Tayland ve diğer ASEAN ülkelerinin oluşturacağı uluslararası koruma gücü eşliğinde bu gerçekleşmeli." diye konuştu.

Myanmar'daki askeri ve idari durumun uluslararası müdahale için uygun olduğunu belirten Zarni, "BM'nin 198 üye devletinin tamamının değil sadece Myanmar ordusu için önemli olan birkaç komşu ülkenin müdahalesi yeterli. Özellikle Hindistan, Çin, Tayland ve Bangladeş bir araya gelmeli. Bangladeş, halihazırda topraklarındaki bir milyon Arakanlı Müslüman mülteciyle en büyük yükü taşıyor." değerlendirmesinde bulundu.

Editör: Daily Ummah