ABD'de yaşayan Amin Qureshi, AA muhabirine, Türkiye'de bulunduğu iki aydaki deneyimleri ve Japon Müslümanlar hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Qureshi, Japonya'daki Müslüman toplumun sorunlarını anlamak için sosyoloji alanında çalışmalar yaptığını belirterek, ülkesinde bu konuda tatmin edici cevaplar bulamadığı için araştırmalarına yurt dışında devam ettiğini ve sık sık Müslüman ülkelere ziyaretler yaptığını söyledi.
Türkiye hakkında olumlu ifadeler duyduğunu ve yaz tatilini İstanbul'da değerlendirmeye karar verdiğini anlatan Qureshi, 2 aydır yaşadığı İstanbul'da farklı ülkelerden Müslümanlarla tanıştığını, bu nedenle çok mutlu olduğunu kaydetti.
Qureshi, Batı'nın Müslümanlara kısıtlı özgürlük alanı tanıdığını, Türkiye'de ise İslam'ın serbestçe yaşanabildiğini vurgulayarak, "Burada kendimi Japonya'da hiç olmadığım kadar evimde hissediyorum. Türkiye'de, bilinçli bir Müslüman olarak yaşayabileceğiniz bir hayat biçimi var." dedi.
Türkiye'de Müslüman ailelerin sosyalleşmesi için birçok alan bulunduğuna dikkati çeken Qureshi, camilerde aileleri, çocukları görünce çok etkilendiğini ve ağlayacak gibi hissettiğini dile getirdi.
Qureshi, kendisini yıllardır Türkiye'de yaşıyor gibi toplumun parçası olarak hissettiğinden bahsederek, şöyle devam etti:
"Türkiye size burada gerçekten bir yeriniz olduğunu hissettiriyor. Sizi yabancı olarak görmüyorlar ve kimsenin istemediği yemeğin yanında gelen garnitür gibi hissetmiyorsunuz. Buraya aitsiniz ve Müslüman olarak yaşayabilirsiniz. Bu inanılmaz. Elbette her şey mükemmel değil, sizin de kendi sorunlarınız var ama ABD'de, Japonya'da ya da başka bir ülkede yaşayan arkadaşlarımla konuştuğumda, onların da yaşadıkları ülke hakkında çok fazla olumsuz konuştuklarını görüyorum. Buraya gelen yabancıları YouTube'dan izliyorum Türkiye hakkında çok güzel şeyler söylüyorlar."
"Ne anlama geldiğini bilmesem de tamamen Japon olmaya çalışıyordum"
Doğup büyüdüğü Japonya'da, kültür çatışması yaşadığını ve kültürel farklılıklara alışmasının zaman aldığını belirten Qureshi, şunları ifade etti:
"Japonya'da insanlar hislerini çok fazla göstermezler. Değişim öğrencisi olarak bir yıl Pakistan'da yaşadıktan sonra Japonya'ya döndüğümde farklı hissediyordum. Pakistan'daki gibi biriyle selamlaşmak için sarılmak istediğimde bu çok garip karşılanıyordu. Ben de kendimi yabancı gibi hissediyordum."
Qureshi, çocukken Japon toplumuna uyum sağlamak için Müslüman ve Pakistanlı kimliğinden tamamen sıyrılmaya çalıştığına işaret ederek, şunları anlattı:
"Ben Japonya'nın Tokyo'ya göre daha az yabancının yaşadığı orta ölçekli şehirlerinden Nagoya'da doğdum, büyüdüm. Japoncada yabancı kelimeleri yazmak için kullandığımız Katakana harflerini kullanacağım için okulda soyadımı yazmazdım. Bir tarafımla yabancı olduğum anlaşılmasın diye ismim Kanji alfabesi ile yazıldığı için onu kullanırdım. Öğretmenim de beni bu konuda uyarırdı ve herkes gibi olmamı beklediğini söylerdi. Çocukken topluma uyum sağlayarak, içimdeki yabancıdan kurtulmaya çalışıyordum. Ne anlama geldiğini bilmesem de tamamen Japon olmaya çalışıyordum."
"Japonya'da bizlere örnek olacak Müslüman alim sayısı çok az"
Japonya'da ilk nesil Müslümanların, 1980'lerin başında ülkeye gelen mülteciler olduğunu kaydeden Qureshi, Müslümanların Japonlarla evlenmesiyle ikinci kuşak melez Müslüman çocukların dünyaya geldiğini aktardı.
Qureshi, Japonya'da doğan melez Müslüman çocukların, okullarda ve toplumda İslam dinine mensup oldukları için sorunlar yaşadığına vurgu yaparak, "İkinci nesil çocuklar, yani benim neslim tamamen kimlik krizinde. Neyi seçeceklerini bilemiyorlar. Evde farklı dışarda farklı kültürler nedeniyle kafaları çok karışıyor." ifadesini kullandı.
Japonya'da yaşayan ikinci nesil Müslüman Japonların önünde ilham kaynağı olabilecek ve İslam hakkındaki sorularına cevap verecek alimlerin olmadığına dikkati çeken Qureshi, "Japonya'da bizlere örnek olacak Müslüman alim sayısı çok az. Bu nedenle ikinci kuşak Müslüman Japonlar, Müslüman mı yoksa Japon mu olduklarını sorguluyor. Birçoğu her ikisi de olabileceğinin farkında bile değil." diye konuştu.
Qureshi, Japon toplumunun İslam dinini tam anlayamadığına dikkati çekerek, sosyal hayata karışan Müslüman Japon çocukların, Müslüman ya da Japon olmak arasında tercih yapmaya itildiğini söyledi.
İkinci nesil Müslüman Japonların büyük kısmının sosyal hayatta yalnız kalmamak için dinlerinden uzaklaştığını aktaran Qureshi, sözlerini şöyle tamamladı:
"İlk nesil, çocuklarının İslam'ı yaşaması gerektiğini söylüyor ama onlara bir şey öğretmiyor çünkü kendileri de dini tam bilmiyor. Büyüklerimiz Japonları suçlayarak 'Zorbalık ve baskıyla çocuklarımızı İslam'dan soğutuyorlar' diye serzenişte bulunuyor. Bu eleştiriler kısmen doğru olsa da tamamen katılmıyorum. Bizden önceki nesil bizim için ne yapıyor? Genç Müslümanların dinden dönmesinin tek nedeni Japon toplumu değil. Bence, Japonya'da Müslüman toplumunun yapması gereken çok şey var. Geliştirmemiz gereken çok şey var ve evet, inşallah, yavaş yavaş daha iyiye gidiyor."