Bosna Hersek’te son günlerde en çok tartışılan konu, hiç şüphesiz seçim yasası ve Yüksek Temsilcilik Ofisinin (OHR) başındaki Alman Christian Schmidt’in Bonn yetkilerini kullanarak Boşnakların tamamen aleyhine olacak yasal ve anayasal değişiklikleri yürürlüğe koymak istemesi oldu.
İlk günden itibaren İngiltere ve ABD, Schmidt’in Bonn yetkilerini kullanarak söz konusu ayrımcı yasal ve anayasal değişiklikleri yürürlüğe koymasını alenen isterken, AB üyesi ülkelerin çoğunluğu ise seçim yasasında değişiklik yapılmasını, ancak bunu Bosna Hersekli yerel siyasilerin, dayatma olmaksızın yapması gerektiği tezini savunuyor.
Büyük çoğunluğunu Boşnakların temsil eden siyasi partiler ise Yüksek Temsilci Schmidt’in bu olası hamlesine karşı çıkarak, Bosna Hersek’in birliğinden yana olan herkesi kararı protesto etmeye çağırmıştı. Nitekim, 25 Temmuz’da OHR binası önünde düzenlenen protestoya binlerce insan katılmıştı.
Partilerin art arda yaptıkları açıklamalar ve halkın tepkisi hiç şüphesiz Schmidt’in geri adım atmasında etkili olmuştur. Ancak, basına yansıyan açıklamalardan görülebileceği üzere Schmidt’in geri adım atmasında ya da daha doğrusu aceleci davranmamasında katkıda bulunan bulanan başka bir faktör de Barış Uygulama Konseyinde (PIC) İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ülkelerini temsil eden Türkiye’nin tutumu gibi gözükmektedir.
Türkiye, gerek tarihi bağlar gerekse aynı dine mensup olmaları nedeniyle her zaman Boşnakları kendine yakın saymıştır, ancak bunu yaparken Bosna Hersek’te bir arada yaşama kültürü, barış ve istikrarın devamlılığını da savunmuş, hiçbir zaman Boşnak, Sırp ya da Hırvat ayrımı gözetmemiştir. Türkiye için en önemli husus, Bosna Hersek’in ve hatta tüm Balkanlar’ın barışı, huzuru ve istikrarıdır.
Tam da bu noktada, Schmidt’in dayatmayı düşündüğü yasal değişiklikler, yaraların hala çok taze olduğu Bosna Hersek’te yeniden fitili ateşleyeceğinden, doğrudan ayrımcılıklara neden olacağından, Boşnakları çoğunlukken azınlık konumuna düşüreceğinden ve belki de Boşnaklara yönelik bir apartheid oluşmasına neden olacağından Türkiye ve temsil ettiği İslam ülkeleri, hem usule, yani Bonn yetkileri kullanılmasına, hem de değişiklikteki içeriğe karşı çıktı.
Bunun en önemli kanıtı ise ülkedeki en büyük Boşnak partisi konumundaki Demoratik Eylem Partisi (SDA) Genel Başkanı Bakir İzetbegoviç’in açıklamaları oldu. Zira İzetbegoviç, 25 Temmuz’da yaptığı açıklamada, Schmidt’in seçim yasasındaki değişiklikleri dayatmasının, “kendilerini daha önce yapmadıkları şeyleri yapmaya zorlayacağını” söylerken, her ihtimale karşın Türkiye ile bir eylem planı hazırladıklarını da belirtmişti. İzetbegovic, böyle bir durumda PIC üyesi Türkiye’nin Saraybosna Büyükelçisinden söz konusu yasal ve anayasal değişikliklere karşı çıkmasını talep edeceğini açık bir şekilde dile getirmişti.
Sonuç olarak, Boşnaklar PIC’de değişiklikleri destekleyen ABD ve İngiltere ile kararlı bir tutum takınamayan Avrupa ülkeleri karşısında, Türkiye ve İİT üyesi ülkelerin desteğini aldılar.
Nitekim, tüm bu yaşananların akabinde, Schmidt de DW’ye verdiği son röportajında, aslında kendi planı olan yüzde 3 seçim barajının uygulanabilir olmadığını ve farklı bir yol belirlenmesi gerektiğini belirtti. Bosnalı yerel politikacılara yönelik baskısını da artıracağını vurgulayan Schmidt, Bonn yetkilerinin kendisinde saklı olduğunu ve kullanabileceğini de yineledi.

Nedir bu yasal değişiklikler?
Öncelikle öngörülen yasal değişikliklerden biri yüzde 3 seçim barajı. Buna göre, eğer Bosna Hersek Federasyonu (FBIH) entitesindeki herhangi bir kantonda, son yapılan 2013 nüfus sayımına göre bir etnik grup toplam entite nüfusunun yüzde 3'ünün altında ise o kantondan FBIH Halklar Meclisine milletvekili seçilemeyecek. Bu arada, mevcut yasaya göre her kantonun bir Boşnak, bir Sırp ve bir de Hırvat üye çıkarma hakkı bulunuyor.
Yeni yasa ise şu anlama geliyor:
- Posavina, Bosna-Podrinje ve Batı Hersek kantonlarından FBIH Halklar Meclisi'ne Sırp temsilci seçilemeyecek.
- Una Sana ve Bosna-Podrinje kantonlarından Hırvat temsilci seçilemeyecek.
- Posavina, Bosna-Podrinje, Batı Hersek ve Kanton 10 kantonlarından Boşnak vekil çıkmayacak.
- Bosna-Podrinje kantonundan hiçbir kurucu halkın milletvekili çıkaramayacak olması ise doğrudan anayasaya aykırı.
Hırvatlar tek söz sahibi olacak
FBIH entitesinin başkan ve yardımcılarının seçiminde de değişikliler öngörülüyor.
Söz konusu değişiklikle ırkçı Hırvat Demokrat Birliği (HDZ), FBIH entitesinde hükümetin kurulmasında kilit faktör haline gelecek. HDZ, gelecek dönemde, tıpkı bir önceki dönemde olduğu gibi, FBIH başkan ve yardımcıları seçiminden anayasa mahkemesi üyelerinin atanmasına kadar birçok şeyi engelleyebilecek.
Mevcut yasaya göre, Halklar Meclisi'ndeki Boşnak, Sırp ve Hırvat gruplar, üçte iki çoğunluğu sağladıkları takdirde başkan ve yardımcıları için aday çıkarabiliyor.
Yeni yasa ile HDZ, Hırvat grubunda her daim çoğunluğa sahip olacağından her defasında daha ilk turda aday çıkarabilecek. Hırvatlar dışındaki grupların ise aday çıkarması için 8 vekilin desteğini alması gerekecek. Bu, HDZ'nin her zaman FBIH başkanı ve başkan yardımcılarına sahip olacağı anlamına geliyor.
Boşnakların yönetim hakkı ellerinden alınıyor
2013'teki son nüfus sayımına göre, ülke nüfusunun yüzde 50'sini Boşnaklar oluştururken, bu oran FBIH entitesinde yüzde 70'in üzerinde. Ancak, entite nüfusunun yüzde 70'ini oluşturmalarına rağmen, yeni yasa ile yüzde 22 nüfusa sahip Hırvatlar, entitedeki neredeyse tüm kontrolü ellerine alacak. Republika Srpska (RS) entitesinde de Boşnakların azınlık olduğu ve yönetimde söz sahibi olmadıkları göz önüne alınacak olursa Boşnak nüfusun çoğunlukta olduğu bir ülkede Boşnakların söz hakkı ellerinden alınmış olacak.
OHR'nin bu olası hamlesi, uzun vadede bir arada yaşama kültürünü de yıkabileceği gibi yeni çatışmalara da zemin hazırlayabilecek.
Kaynak: Balkan News





