İngiliz Middle East Eye sitesinin haberine göre, Filistin Yönetimi, ABD’nin baskısıyla Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’nde önerilen ve İsrail’in işlediği savaş suçlarını araştırmayı amaçlayan bir mekanizmanın kurulmasına yönelik kararı sulandırarak geri adım attı.
ABD’den Gizli Baskı, Filistin Yönetimi’nden Geri Adım
Habere göre, Filistin topraklarında işlenen suçları araştırmak üzere BM bünyesinde oluşturulması önerilen bağımsız bir soruşturma mekanizması, daha önce Suriye ve Myanmar gibi örneklerde başarıyla uygulanmıştı. Ancak bu girişim, ABD’nin perde arkası baskılarıyla karar metninden çıkarıldı. ABD Kongresi’nin iki önemli dış ilişkiler komisyonu başkanı, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’e bir mektup göndererek böyle bir mekanizmayı destekleyen ülke veya kurumlara yaptırım uygulanabileceği tehdidinde bulundu.
Karar metninin ilk taslağı doğrudan mekanizmanın kurulmasını içerirken, nihai metinde bu madde, sadece “kurulmasının düşünülmesi” şeklinde değiştirildi. ABD’li bir yetkili, “Filistin Yönetimi’ni, kararın tonunu yumuşatmaya ikna ettik,” diyerek bu geri adımı doğruladı.
Uluslararası Soruşturmanın Önemi
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nden (HRW) Belkıs Cerrah, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) sadece üst düzey yetkililere odaklandığını, bu nedenle BM çatısı altındaki böyle bir mekanizmanın alt düzey faillerin yargılanması açısından kritik olduğunu vurguladı. Cerrah, bu tür mekanizmaların somut deliller toplamak ve bunları ulusal ya da uluslararası yargı kurumlarıyla paylaşmak konusunda büyük katkı sunduğunu söyledi.
BM İnsan Hakları Konseyi, zaten 2021’den beri Filistin’deki insan hakları ihlallerini izlemekle görevli bir Soruşturma Komisyonu yürütüyor. Ayrıca UCM de, 2014’ten bu yana işlenen savaş suçlarını incelemek üzere bir ön soruşturma yürütüyor.
Filistin Yönetimi Neden Geri Adım Attı?
Eski Filistinli yetkililer, bu geri adımı şaşırtıcı bulmadı. Bir yetkili, Kasım 2023’te UCM’nin İsrail Başbakanı Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında tutuklama kararı çıkarmasının ardından, Filistin Yönetimi’nin bu sonucu kendi “sessiz diplomasisi” ile elde ettiğini iddia ettiğini hatırlattı. Aynı kaynak, eğer Ramallah yönetimi gerçekten hesap sormak isteseydi, Netanyahu’nun Avrupa’ya yaptığı seyahatlerde diplomatik baskılar uygulayabileceğini ifade etti.
Bir diğer yetkili ise Filistin Yönetimi’nin bu adımla ABD’ye karşı durmak istemediğini belirtti: “Muhtemelen Batı Şeria’nın ilhakı konusunda ABD’nin yeşil ışık yakmasını önlemek istiyorlar, ama hiçbir somut güvence almadan bu geri adımı attılar.”
Meşruiyet Krizi ve Ekonomik Çöküş
Filistin Yönetimi’nin içeride ve dışarıda artan baskılarla karşı karşıya olduğuna dikkat çekiliyor. 17 yıldır seçim yapılmaması, halk nezdinde ciddi bir meşruiyet sorunu yaratırken; Batı Şeria ekonomisinin çöküşte olması ve ABD yardımlarının askıya alınması, yönetimi dış desteğe bağımlı hale getirdi. Filistin Yönetimi’nin artık varlığı tamamen işgalle iç içe geçmiş durumda ve bu durum, onu uluslararası arenada daha da zayıflatıyor.
İnsan hakları savunucuları ve hukuk uzmanları, Ramallah yönetiminin bu hamlesini “tarihi bir fırsatın heba edilmesi” olarak yorumluyor. Savaş suçlarının cezasız kalmaması için uluslararası hukuki mekanizmaların güçlendirilmesi gerekirken, Filistin Yönetimi’nin kendi halkına karşı sorumluluğunu ABD çıkarlarına feda ettiği eleştirisi yaygınlaşıyor.